Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/2319
Karar No: 2016/4472
Karar Tarihi: 29.03.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/2319 Esas 2016/4472 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/2319 E.  ,  2016/4472 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı asil ve davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
    Yine; 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu, başlangıç alınmalıdır. Aksi durumda ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
    Diğer taraftan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
    Somut olayda davacının, 15.10.1996-2001/7 ila 2004/10-2008/6 yılları arasında önce davalı ....... işverenliğinde ardından ise iddiası uyarınca isim değişikliği sonucu ......... bünyesinde sürekli çalıştığının tespitini istediği davada, dosyaya ibraz edilen belgelerin incelenmesinde; davalı işveren ....... tarafından 01.11.1996, 01.03.1998, 12.01.2000 ve 04.12.2004 tarihli giriş bildirgeleri ile Kuruma kesintili bildirimde bulunulduğu, diğer davalı ......... tarafından ise talep dönemi dışında kalan 14.07.2010 tarihli işe giriş bildirgesi ile hizmetin başladığı, yine talep konusu dönem içerisinde dava dışı işyerlerinden istemle çakışacak şekilde Kuruma yapılan bildirimler bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemenin mevcut deliller itibariyle 4.12.2004-13.03.2008 tarihleri arasında davacının davalı ...... de çalıştığının tespitine ilişkin kabulü doğru ve yerindedir ancak diğer talep ve tespitler yönünden yapılan değerlendirme ve inceleme eksik araştırmaya dayanmakta olup, hüküm kurmaya elverişli değildir.
    Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan ilkeler ışığında öncelikle, davalı şirketlerin Kurum, Ticaret Sicil, Oda nezdindeki dosyaları, kayıt ve bilgileri celp edilerek iki şirket arasında devir, intikal yada unvan değişikliği olup olmadığı irdelenerek aralarındaki hukuki ilişki belirlenmeli, davalı ..."in Kurum tarafından ibraz edilen dosyasının, muhtemelen nakil sonrası yeni sicil numarasına ilişkin olduğu zira adı geçen şirket tarafından 1996 yılından itibaren bildirimde bulunulduğu nazara alınarak mevcut tüm belgeler araştırılmalı, bu kapsamda gerekirse her iki davalı işverenlerin yetkili kılınan yöneticileri, talep dönemi itibariyle bordrolara geçmiş kişiler de dinlenerek fiili durum itibariyle de işverenlik belirlenmeli, bu husustaki tereddüt giderildikten sonra, davacıya davalı işverenler ve dava dışı işverenler tarafından ibraz olunan işe giriş bildirgelerindeki imzaları sorularak, fiilen dava dışı işyerlerinde çalışıp çalışmadığı belirlenmeli; yine mevcut tanık beyanlarının red edilen dönem yönünden hüküm kurmaya yeterli olmadığından hareketle, re"sen seçilecek bordro tanıkları ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler ilgili kolluk ve kurumdan sorulmak suretiyle saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu ile davacıya ödemelerin nasıl yapıldığı, çalışma gün ve saatleri titizlikle araştırılmalı; ardından gerek ibraz olunan belgeler gerekse alınan beyanlar birlikte değerlendirilerek bu kez hak düşürücü süre, talep ve bildirim tarihleri ile dava tarihi esas alınarak, davacının kesintili yada sürekli çalışma durumuna göre, her dönem yönünden ayrı ayrı değerlendirilmeli, bu anlamda tüm delillerden elde edilecek neticeye göre, davacının hizmet bildirimleri esas alındığında 01.11.1996-01.12.1998 yada 04.10.1999-13.03.2008 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde kesintisiz çalışması ihtimalleri dahilinde hak düşürücü süre yeniden irdelenmeli; böylece gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
    Kabule göre de; davacı yanca davalı olarak husumet yöneltilen .......... ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmamış olması ve davacı ile davalı işverenler vekil ile temsil edilmedikleri halde, lehlerine avukatlık ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Mahkemece, belirtilen maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde; davacı asil ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi