17. Hukuk Dairesi 2014/12927 E. , 2016/6946 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 07.06.2016 Salı günü davacı vekili Av. ... ve davalı ... vekili Av. .... geldiler. Davalı ... tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili ve davalı Mustafa Hasdemir vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ..."nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı 4 taşınmazdan birini 11.1.2012, ikisini 10.1.2012, birini de 25.1.2012 tarihinde aralarında ticari ilişki bulunan davalı ..."e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu ... vekili, takip konusu alacağın yabancı Mahkeme kararı olması nedeniyle tenfizi gerektiğini, bu konuda açılan davanın bekletici mesele yapılmasını, aciz belgesi sunulmadığını, davacının ilamı hem ..."da hem de Türkiye"de takip konusu yaptığını, Türkiye"deki takibin derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazların borca karşılık davalı ..."a devredildiğin belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, takip konusu alacağın Yabancı Mahkeme ilamına dayalı olması nedeniyle tenfizi yapılmadan takibe konulmayacağını, aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu taşınmazların 15.2.2010 tarihli protokol gereğince borca mahsuben alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre dava dışı takip borçlusunun 400.000 TL kıymet takdiri yapılan iki taşınmazına davacı tarafından haciz konulduğu, davacı tarafa 21.5.2013 tarihli ara karar ile aciz belgesi ibraz etmesi için iki aylık kesin süre verildiği, ara kararın 18.6.2013 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde davacının alacağının iptali istenen tasarruftan önce doğduğu,alacağın gerçek olduğu, yabancı mahkeme ilamına (...)bağlı alacak olduğu, anılan ilamın yurtdışında kesinleşmiş olmasına rağmen tenfizi için Türkiye de açılan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/199 Esas sayılı davasının derdest olduğu ve kesinleşmiş karar öğreğinin ibraz edilmediği anlaşılmaktadır. Takip konusu alacağın Yabancı Mahkeme ilamına ilişkin olması nedeniyle öncelikle Türkiye de takibe konulabilmesi için tenfiz kararı gerektiğinden (MÖHUK 50/1 madde) mahkemece öncelikle Asliye Hukuk mahkemesinin 2012/199 Esas sayılı dava dosyasının kesinleşmesini beklenerek kesinleştikten sonra; anılan ilam hem Türkiye de İcra Müdürlüğünün 2011/18359 Sayılı dosyası ile hem de .... İcra Dairelerince takibe konulduğundan ve ..."daki takip sonucu (25.10.2012 tarihli tercüme evraklarından anlaşıldığı üzere) kısmı ödeme yapıldığı, borçlunun oradaki şirket hisselerine ve 4 taşınmazına haciz konulduğu, taşınmaz haczi için satış konusunda talimat beklendiği, borçlunun taşınır mallarına haciz konulduğu satış tarihinde menkuller kaçırıldığı için borçlu hakkında polise ihbarda bulunduğunun belirtildiği anlaşılmış olmakla Mahkemece .... Mahkeme İcra Görevlileri Hukukçular Bürosuna talimat yazılarak davacının dava konusu alacağıyla ilgili ..."daki takibin son durumunun sorulması; eğer takip konusu alacak borçlunun oradaki malvarlığından karşılanmış ise davanın şimdiki gibi önkoşul yokluğundan reddine; karşılanmamış ise Türkiye"deki takip dosyası içeriğinden borçlunun Türkiye"de de (banka, tapu, trafik, SGK"ya yazılan haciz yazılarından borçlunun malvarlığı olmadığı anlaşıldığından)mal varlığının olmadığı anlaşıldığından 21.3.2013 tarihli haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu tasarrufların İİK"nun 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de, aciz halinin davalı borçlu ... yönünden araştırılması gerekirken dava dışı takip borçlusunun malvarlığından bahisle davalı borçlu ..."nin aciz halinde olmadığının kabulü, aciz belgesi için davacıya iki aylık kesin süre verilmesinin de isabetli görülmediği, (Kati aciz belgesi düzenlenmesi davacı alacaklının elinde olmayıp icra prosedürü içinde zaman alan ve İcra Müdürlüğünce düzenlenecek bir belge olduğundan iki aylık sürenin de yapılacak işlemler gözönüne alındığında yetersiz olduğu ve makul süre sayılamayacağı, kaldı ki, Türkiye"deki takip yönünden de 21.3.2013 tarihli haciz tutanağının İİK"nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu) yine davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddi halinde de AAÜT"nin 7/2 maddesi gereğince davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davalı ..."den alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 07/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.