3. Hukuk Dairesi 2020/5627 E. , 2021/10289 K.
"İçtihat Metni" BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 19/10/2021 tarihinde davalı vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının eşi ile arasındaki boşanma davası ve mal rejiminin tasfiyesi davalarının takibi amacıyla Bakırköy 18. Noterliğinin 12/12/2012 tarihli vekaletnamesi ile davalının vekilliğini üstlendiğini, bilahare avukatlık ücret sözleşmesi düzenlediklerini, sözleşmeye göre vekalet ücret olarak başlangıçta 150.000,00 USD, dava bitiminde 150.000,00 USD olmak üzere toplam 300.000,00 USD ve ayrıca her dava için dava sonunda müvekkilin eline geçenin % 10"u oranında ücret ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının eşi Ziyat Karataş aleyhine 25/12/2011 tarihinde Bakırköy 5. Aile Mahkemesinde 2012/1080 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açarak öncelikle ve derhal davalı yararına 6.000 TL ve çocukları ... yararına 4.000 TL tutarlı tedbir nafakası kararı verilmesini sağladığını, keza davalının eşinin mal kaçıracağı duyumları üzerine Beylikdüzü vs. çok sayıda tapuda kayıtlı 130 adet taşınmazı üzerine müzekkerelerini elden teslim suretiyle ihtiyati tedbir koydurduğunu, ayrıca 10.01.2013 tarihinde eşinin ortağı olduğu ... Kozmetik Ltd. ve CPT
Kozmetik Ltd. şirketlerindeki pay devirlerini önlemek üzere ihtiyati tedbir koydurduğunu, boşanma davasında dilekçe teati sürecinin tamamlandığını, delillerini sunarak toplattığını, ön inceleme süreci tamamlanan boşanma davasında 11/04/2013 tarihli dilekçe ile duruşma günü verilmesini istediğini, ancak davalının Bakırköy 18. Noterliğinin 27/09/2013 tarihli azilnamesi ile haksız ve kötü niyetle kendisini vekaletten azlettiğini, bu durumda Avukatlık Yasası 174/1. md. gereğince sözleşmede kararlaştırılan ücretin tamamına hak kazandığını ileri sürerek; belirsiz alacak davası olarak belirlenecek alacağın yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiş, 14/05/2017 tarihli dilekçesi ile talebini 1.232.051,20 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, davacının azlinin haklı sebebe dayandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı avukat, davalı tarafından haksız yere azledildiğini ileri sürerek ödenmeyen vekalet ücretinin tahsili amacıyla eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacıya elden dönem dönem yaptığı ödemeler karşılığında davacının makbuz vermediğini, bu durumun güvenini sarstığını, boşanma davası ve buna bağlı açılan tapu iptali ve tescil davaları ile icra takipleri sırasında davacının gerekli özeni göstermediğini, görevini gereği gibi yerine getirmediğini, davacının takip ettiği dosyalarda üst üste hatalar yapması nedeniyle davacıya güveni kalmadığını, yetkisiz mahkemede dava açıldığını, nafaka alacağının tahsili için başlatılan icra takibinde sadece bir aylık nafaka istenmiş olup işleyecek nafaka istenmediğinden mağdur edildiğini, bir kısım dosyada hatalı delil bildirdirdiğini, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/26 esas sayılı dosyasında yanlış parsel numarası yazılması nedeniyle keşfin yanlış yerde yapıldığını, yine aynı davada 2 adet taşınmaz için dava açılmış olup dava açılmayan 3. taşınmaz için yeni bir dava açılması gerektiğinden yargılamanın uzamasına neden olunduğunu belirterek davacıyı haklı nedenle azlettiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporu doğrultunda davacının azlinin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalının istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506/2. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
"Özen borcu" ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve ... içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler." Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506/2. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, 12/12/2012 tarihinde kurulan vekalet ilişkisinin 09.05.2013 tarihli azilname ile sona erdiği sabittir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık azlin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu doğrultusunda azlin haksız olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiş olup, bilirkişi raporunda; Bakırköy 9. İcra Müdürlüğünün 2013/2710 Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafından istihkak iddiasında bulunulmasına rağmen merci kararının tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra mahkemesinde istihkak davasının açılmadığı, bu dosyada gerekli özenin gösterilmediği, yine Bakırköy 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/413 Esas sayılı dosyasında davacı tarafından alacaklı vekilinin vekaletnamesi mevcut olmadığı halde ödeme emri düzenlendiği ve müvekkiline ait evde haciz yapıldığı gerekçesiyle memur işlemi hakkında şikayette bulunulmuş ise de, takibin tarafı olmayan üçüncü kişinin, memur işlemine karşı şikayet hakkı bulunmadığının davacı tarafından bilinmesi gerektiğinden davacının görevinin gereğini yerine getirmiş sayılamayacağı belirtilmiş, ancak raporun devamında takip edilen diğer takip ve dava dosyalarında gerekli özenin gösterildiği ve azlin haksız olduğu tespitine yer verilmiş olup rapor bu haliyle çelişkilidir ve hükme dayanak yapılamaz. Bölge Adliye Mahkemesince de dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiştir. O halde azlin haklı olup olmadığı hususunu açıklığa kavuşturmak için konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalı tarafça ileri sürülen tüm azil nedenleri üzerinde tek tek durularak, vekalet ilişkisinin bir bütün olduğu, azlin taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceği hususu da göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 9.815,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 19/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.