
Esas No: 2017/127
Karar No: 2019/174
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/127 Esas 2019/174 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 413-438
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan sanık ..."nun TCK"nın 170/1-c, 62/1, 53/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Karapınar Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2011 tarihli ve 15-78 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Karapınar Asliye Ceza Mahkemesince 12.06.2014 tarih ve 138-226 sayı ile, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması suretiyle sanığın TCK"nın 170/1-c, 62/1, 53/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.04.2016 tarih ve 14395-4538 sayı ile;
“Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 gün ve 2013/830 esas, 2014/502 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere CMK"nın 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına yönelik kararda; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/3, CMK"nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen kanıtlar ile mahkemece ulaşılan kanaatin, sanığın suç oluşturduğu veya oluşturmadığı sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması suretiyle infazı kabil bir hüküm kurulması gerekirken, gerekçesiz olarak ve açıklanması geri bırakılan karara atıf yapılmak suretiyle hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Karapınar Asliye Ceza Mahkemesi ise 12.07.2016 tarih ve 413-438 sayı ile;
"...hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile belirlenen denetim süresi içinde kasten yeni suç işleyen sanık hakkında mahkemece verilecek hükmün açıklanması kararının hukuki niteliğinin ne olduğunu tespit etmek gerekirse; bu kararın da yukarıda belirtilen kararlar gibi açıklanması geri bırakılan kararın infazı için verilen bir karar olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Burada mahkeme şeklen sanığın denetim süresi içinde kasten suç işlediğini tespit ettiğinde açıklanması geri bırakılan karara hiç bir müdahalede bulunmadan hükmü açıklamaktadır. Dolayısı ile bu karar esasen yargılama yapılan dosya ve verilen cezaya ilişkin bir karar olmayıp, şekli bir karar niteliğindedir. Mahkemenin önceden gerekçesi ile açıklanmasını geri bıraktığı hükmün infazını sağlamaya yönelik bu karar ile dosya kapsamındaki iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen kanıtlar ile mahkemece ulaşılan kanaatin, sanığın suç oluşturduğu veya oluşturmadığı sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması suretiyle infazı kabil bir hüküm kurulması mümkün değildir. Zira sanığın denetim süresinde kasten suç işlemesi ile yapılan ihbar sonrasında suçun sübutuna dair bir yargılama yapılmadığı gibi teknik anlamda sanığın cezalandırılmasına ilişkin bir mahkûmiyet hükmü kurulmamakta, mahkemenin önceden açıklanmasını geri bıraktığı hüküm sanığın kasten suç işlemesi nedeniyle açıklanmaktadır. Verilen bu kararın yukarıda değinmiş olduğumuz ertelenen ve seçenek yaptırım uygulanan cezaların denetimli serbestlik hükümlerine yahut denetimin gereklerine aykırı davranılması nedeniyle kısmen veya tamamen infazı için verilen kararlardan bir farkı bulunmamaktadır. Zira bu kararlarda da mahkeme yalnızca denetimli serbestlik yükümlülüklerinin veya denetim yükümlülüğünün gereğinin ihlal edilip edilmediği ile sınırlı bir inceleme yapmakta ve neticeten sadece cezanın kısmen veya tamamen infazına dair bir karar vermekte ve bu kararlarda dosya kapsamındaki iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen kanıtlar ile mahkemece ulaşılan kanaatin, sanığın suç oluşturduğu veya oluşturmadığı sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması aranmamaktadır. Bu nedenle de hükmün açıklanması kararının niteliği gereği 5271 sayılı CMK"nın 230. maddesinde aranan şartları taşıması beklenilmemelidir. Verilen hükmün açıklanması karar metnine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının gerekçesinin aynen eklenmesi hâlinde ise teknik anlamda bir gerekçenin varlığını kabul etmek mümkün değildir. Zira bu durumda yapılan işlem atıf yapılan kararın içeriğini kopyalamaktan ibarettir. Bu hâl ise kanunun aradığı anlamda kararın gerekçesi olmayacaktır. Zira mahkeme burada dosya içeriğine göre iddia ve savunma ile diğer delilleri tartışarak bir kanaate vardığını belirtmemektedir.
Anayasa"nın 141/3. maddesi gereği mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmalıdır. Bu husus 5271 sayılı CMK"nın 34. maddesinde de belirtilmiştir. Mahkememizin 2014/138-226 E.K. sayılı kararında ise "sanığın denetim süresi içerisinde yeniden suç işlediği anlaşıldığından hakkındaki dosya yeniden ele alınmış, sanığa meşruhatlı davetiye gönderilmiş ancak sanık duruşmaya gelmemiş fakat Yargıtayın son zamanlardaki yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında CMK"nın 231/11. maddesinin hükmü doğrultusunda sanığın beyanının alınması zorunluluğu bulunmadığından denetim süresi içerisinde yeniden suç işlemesi nedeniyle" hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verildiği belirtilmek suretiyle Anayasa"nın 141/3. ve CMK"nın 34. maddesinin gözetildiği anlaşılmaktadır." şeklindeki gerekçe ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.10.2016 tarihli ve 353400 sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.02.2017 tarih ve 10372-1259 sayı ile; Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle açıklanan Yerel Mahkeme hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tarihinde devriye görevi ifa eden kolluk görevlileri tarafından silah sesi duyulması üzerine Konya ili Emirgazi ilçesi Akmescit Mahallesi Yüksel Caddesi No: 12 sayılı ikametinin önünde suça konu av tüfeği ve altı adet boş fişek ile birlikte yakalanan sanık hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Karapınar Asliye Ceza Mahkemesince 07.04.2011 tarih ve 15-78 sayı ile sanığın TCK"nın 170/1-c, 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde işlediği silahla kasten yaralama suçundan Karapınar (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 25.03.2014 tarih ve 195-123 sayı ile TCK"nın 86/2, 86/3-e, 29, 62 ve 52 maddeleri uyarınca kesin nitelikte 740 TL adli para cezası ile mahkûmiyetine karar verilmesi üzerine dosyayı ele alan Yerel Mahkemece 12.06.2014 tarih ve 138-226 sayı ile açıklanması geri bırakılan karara atıf yapılmakla yetinilip sadece sanığın denetim süresi içinde suç işlediğinden bahsedilmek suretiyle CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın TCK"nın 170/1-c, 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verildiği, sanık tarafından temyiz edilen bu hükmün de Özel Dairece; gerekçesiz olarak ve açıklanması geri bırakılan karara atıf yapılmak suretiyle hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasından sonra Yerel Mahkemenin 12.07.2016 tarih ve 413-438 sayı ile bozma kararına direndiği anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu"nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK"nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlâli sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükümde; Yerel Mahkemece başka bir kararın varlığını gerektirmeyecek nitelikte bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden açıklanması geri bırakılan hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle açıklanmasına karar verildiğinin belirtilmesi ile yetinilip delillerin tartışılarak değerlendirilmemesi suretiyle CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine, ulaşılan kanaat ile sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiili gerekçeli kararda belirtilmeyerek aynı fıkranın (c) bendine muhalefet edildiğinin anlaşılması karşısında; direnme kararına konu hükmün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Karapınar Asliye Ceza Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 413-438 sayılı direnme kararına konu hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.