Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları M...Ç...ın maliki olduğu ...parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı çocuklarına satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında iptal tescil veya tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, N..ve S...davanın reddini savunmuştur.
Davalı H...yanıt vermemiştir.
Mahkemece, miras bırakan tarafından aynı taşınmaz ile ilgili olarak açılan iptal tescil davasının reddedilerek kesinleştiği, bu şekilde miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacının olmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S...A....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamı ve toplanan delillerden, özellikle dava dilekçesinin içeriğinden davada 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararında belirtilen anlamda muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Mahkemece, hükme dayanak yapılan ve miras bırakan tarafından eldeki davanın davalısı S..K...aleyhine Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 1994/817 Esas sayılı dava dosyasında murisin iradesinin yanıltılması ve ehliyetsizlik nedeniyle iptal tescil isteğinde bulunulduğu, ancak kesinleşen hükümle işlemin iradi olduğunun belirlendiği görülmüştür.
Bu durumda, önceki ilamla gerekçesi bakımından kesinleşen hükümle belirlenen miras bırakanın iradesinin, eldeki davada ileri sürülen hukuki sebep ve sonucu bakımından kesin hüküm oluşturmayacağı eldeki davanın taraflarını bağlamayacağı kabul edilmelidir.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması yukarıda açıklanan ilkelere göre gerekli soruşturmanın yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.