15. Ceza Dairesi 2017/3800 E. , 2017/15803 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
HÜKÜM : 1-Sanık ... hakkında; TCK’nın 155/2, 52 ve 50. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2-Sanık ... hakkında; TCK’nın 155/2, 52 ve 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar müdafi tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü.
Sanık ... hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2012 gün ve 2011/109-2012/344 sayılı mahkûmiyet hükmünün sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 12.01.2015 tarih ve 2014/1543-2015/139 sayılı ilamıyla sanığın beraat etmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, mahkeme tarafından 24.06.2015 tarihinde bozma kararına direnilmesi suretiyle yeniden mahkûmiyet hükmü verildiği, bu aşamadan sonra, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 14.12.2016 tarih ve 2016/1023-1618 sayılı kararıyla, 5271 sayılı CMK"nın 307/3. maddesindeki düzenlemeye istinaden dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK"nın 307/3. maddesi uyarınca yapılan incelemede, mahkemenin bozma kararına direnilmesi suretiyle yeniden mahkûmiyet hükmü verildiğinin belirtilmesine rağmen direnme kararında, daha önce Dairemiz denetiminden geçmemiş bulunan yeni gerekçeler gösterildiği ve gösterilen gerekçelere göre yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp yeni hüküm niteliğinde olduğu; öte yandan diğer sanık ... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara yapılan itiraz üzerine merci kararı gereğince hükmün açıklandığı belirlenerek sanıklar Servet ve Hüsniye Culha haklarında yapılan incelemede;
Sanıkların, suç tarihinde yanında çalıştıkları katılana ait bir kısım eşyaları onun haberi ve rızası olmaksızın alarak kaçtıkları, bu şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Dairemizin 12.01.2015 tarih ve 2014/1543-2015/139 sayılı ilamında da belirtildiği üzere; sanık ...’in, aşamalardaki tüm savunmalarında, katılanın çiftliğinde bahçıvan olarak çalıştığını, 10.10.2007 tarihinde katılanın kendisine hakaret etmesi üzerine işyerinden ayrıldığını, 07.11.2009 günü Ankara 13. İş Mahkemesine kıdem ve ihbar tazminatı için dava açtığını, tanık Ali’nin kardeşi olduğunu ve konuşmadıklarını, evlerinde bulunan bilgisayar kasası ve monitörü çocuğuna karne hediyesi olarak katılanın verdiğini, bilgisayarın diğer tüm parçalarını kendisinin temin ettiğini, katılanın, tanık Ali ile birlikte köydeki evlerine gittiğini ve deponun anahtarını çilingirle açarak koydukları eşyaların fotoğrafını çekip, ayrıldıklarını annesi tanık Fatıma’dan öğrendiğini, bunun üzerine jandarmaya giderek şikayette bulunduğunu, halen Sorgun Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/68 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamanın devam ettiğini, kardeşi Ali’nin çalıştığı sitenin deposunda bulunan birer adet keser, bel, 4"lü uzatma kablosu, 3"lü uzatma kablosu, mala ve kahverengi renkli iki gözlü lavabolu mutfak dolabı dışındaki eşyaların kendisine ait olmadığını savunarak suçlamaları kabul etmemesi, diğer sanık ...’nin savunmalarının da bu yönde olması yanı sıra tanıklar Ali ve Fatıma’nın depo ile köy evinde bulunan eşyaların katılan tarafından konulduğunu beyan etmeleri, ayrıca Sorgun Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/68 Esas sayılı dosyasında sanıklar ile tanıkların ifadelerinin benzer nitelikte olması, yine, sanıkların 10.10.2007 tarihinde işten ayrıldıktan 3 yıl sonra katılanın ev, işyeri ve çiftliğinden birçok eşyasının çalındığını iddia ederek 05.10.2010 günü şikayette bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun anlaşılması ve sanık ... ile katılan arasında iş hukukundan kaynaklanan davaların olması karşısında, sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraatları yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmolunması,
Kabule göre de;
1-Sanık ... ile müdafisinin, lehe olan hükümlerin uygulanması yönünde taleplerinin bulunmasına rağmen, adı geçen sanık hakkında TCK’nın 50 ve 51. maddelerinde yer alan hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,
2-5237 sayılı Kanun"un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan haklardan, sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, sanık ...’nin altsoyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c. maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 19.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.