Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,kayden maliki bulunduğu ...parsel sayılı taşınmazda ...sayılı yasa uyarınca yapılan kadastro yenileme işlemi ile miktarının azaltılarak ...parsel sayılı taşınmaz olarak adlarına tescil edildiğini,eksilmenin davalılara ait parsellerde kaldığını ileri sürüp ...ve ... parsel sayılı taşınmazların 4287 m2.lik kısmına ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile ... parsele ilave edilmek suretiyle tesciline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar,davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalılar,yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın mülkiyet durumunda bir değişiklik olmadığı,yüzölçümde meydana gelen azalmanın tesis kadastrosu işlemindeki ölçü,tersimat hatası ve identifikasyonun yanlış oluşturulmasından kaynaklandığı,azalan miktarın davalılar parsellerine dahilinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi ... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ..parsel olarak 800. m2 lik Hazine adına kayıtlı bulunan taşınmazın, yenileme kadastrosu ile ..parsel olduğu ve yüzölçümünün ise 3713 m2 olarak eksik tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, bu yanlışlığın yenileme sonucu oluşan paftanın gereği gibi uygulamasından kaynaklandığını, taşınmazın bir bölümünün davalılar parsellerine ilave edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; tapulama ve kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların hukuksal ve geometrik durumlarını tesbit eden görevlilerin, ölçü hesaplama ve çizimlerde hata yaptıkları, kadastral kroki ve paftaların her zaman mülkiyet durumunu doğru olarak yansıtmadığı uygulamada bilinen bir gerçektir. Zamanımızda, kadastral ölçü ve hesaplamalarda kullanılan araç, gereç ve cihazların çok gelişmiş olmasına rağmen bu tür hatalara yine rastlanılmaktadır. İşte bu hataların düzeltilmesi zorunluluğu düzeltilmesi zorunluluğu karşısında daha önce bazı yasal düzenlemeler yapılmışsa da; yetersiz kaldığından 25.6.1983 tarihinde 2859 Sayılı Tapulama ve Kadastro paftalarının yenilenmesi hakkındaki yasa yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu yasanın 1. maddesinde belirtildiği üzere “teknik nedenlerle yetersiz kalan uygulama niteliğini kaybeden veya eksikliği görülen ve en az bir mevki yada ada biriminde zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tesbit edilen tapulama ve kadastro paftaları...” yenilenir.
Yenilemenin yapılış biçimi uygulanacak teknik yöntemler uygulanması gereken usul ve kurallar ise bu yasanın 6. maddesi hükmü uyarınca çıkarılan yönetmelikte daha detaylı olarak açıklanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; yenileme işlemi, önceki kadastro ile saptanan mülkiyet ve geometrik durumu yok sayan veya tamamen hükümsüz kılan yeni bir kadastro çalışması değil mümkün olduğu ölçüde aslına sadık kalınarak onun eksikliklerini tamamlayan sınırlarında ve yüzölçümlerinde görülen yanlışlıkları “orantı” ve “dengeleme” kurallarına göre düzelten bir önceki kadastroya ek bir işlemdir. Bunun doğal sonucu olarak yözölçümünde ve sınırlarında herhangi bir yanlışlık ve eksiklik bulunmayan parseller yenileme dışı bırakılır, üzerinde hiçbir değişiklik yapılamaz.
Somut olayda; yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemeceyapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunduğu söylenemez.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde inceleme ve uygulama yapılarak Hazineye ait çap kaydının 2859 sayılı tapulama ve kadastro paftalarının yenilenmesi hakkındaki kanuna göre bir değişikliğe uğrayıp uğramadığı, uğramış ise bu değişikliğin (iddiaya göre Hazine parselindeki azalmanın) sınırlardaki değişiklikten mi meydana geldiğinin belirlenmesi, sınırlarda değişiklik mevcut ise, tapulama haritaları ile yenileme haritalarını çakıştırılıp uygulanması, bu uygulamada, özellikle parsel köşelerinin hesaplanacak koordinatlarına göne tersim edilmesi, sınırların tespit edilememesi halinde sabit noktalardan (sınırlardan) yararlanılması, tüm bulguların arz üzerinde işaretlenip rapor edilmesi ve gerekçelerinin gösterilmesi suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere noksan soruşturmaya dayalı olarak karar verilmesi doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.