
Esas No: 2020/10701
Karar No: 2021/9381
Karar Tarihi: 30.06.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/10701 Esas 2021/9381 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi ...Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1)Davacı Kurumun temyiz itirazları yönünden,
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 tarihi sonrası için 41.530,00 TL ve 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi arası için 72.07000 TL’dir.
Somut olay incelendiğinde, temyize konu tutarın yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacı kurum vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddine,
2)Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, gelirlerin onay, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır. Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Somut olaya dönüldüğünde, eldeki dava 01.04.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle kazalıya bağlanan gelir ile yapılan tedavi masrafları ve geçici iş göremezlik ödeneğinden oluşan kurum zararının rücuan tazmini istemiyle 26.01.2011 tarihinde açılmış olup, toplam kurum zararı olan 93.229,61 TL"nin %25"i oranına tekabül eden 23.307,40 TL"si dava dilekçesi ile talep edilmiş olup 16.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile de gelirle ilgili talep 80.051,34 TL"ye, geçici iş göremezlik talebi 2.396,67 TL"ye, tedavi giderleri ile ilgili talep ise 1.458,64 TL"ye yükseltilerek toplam 83.906,65 TL talep edilmiştir. Bu alacak kalemlerinden, dava dilekçesi ile talep edilenler dışında kalan ve 05.08.2008 tarihinde tediye edilen 1.223,38 TL geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin 435,30 TL"sinin, yine 1.620.71 TL tutarındaki tedavi masraflarının dava dilekçesi ile talep edilenler dışında kalan kısmın tamamının kaza tarihi veya kaza tarihine yakın tarihler olduğu anlaşılmakla; tedavi masraflarının 1.215,53 TL"sinin zamanaşımına uğradığı belirgindir. Mahkemece, davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı süresi içinde yaptığı itirazı gözönünde bulundurulmaksızın zamanaşımına uğrayan alacak kalemleri yönünden de kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 370. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasının 1. paragrafının ilk satırında yer alan “Davanın Kabulüne" ibaresinin silinerek yerine "davanın kısmen kabulüne"ibaresinin,
Hüküm fıkrasının 1. paragrafının 2. satırında yer alan "2.396,67 TL" ibaresinin silinerek yerine "1.961,37 TL"sinin ibaresinin,
Hüküm fıkrasının 1. paragrafının 3. satırında yer alan "1.458,64 TL" ibaresinin silinerek yerine "405,18 TL"ibaresinin,
2.bendinde yer alan "5.731,66 TL harcın" ibaresi silinerek yerine "5.629,96 TL harcın" ibaresinin yazılmasına,
3.bendinde yer alan "toplam 2.108,00 TL" ibaresi silinerek yerine "2.070,59 TL" ibaresinin yazılmasına ve hükme "bakiye yargılama giderleri masrafının davacı kurum üzerinde bırakılmasına" cümlesinin eklenmesine,
4.bendinde yer alan "9.462,53 TL vekalet ücreti" ibarelerinin silinerek yerine "9.343,43 TL vekalet ücreti" ibarelerinin yazılmasına,
Hükme 6. bent olarak "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesine göre hesaplanan 1.488,76 TL vekalet ücretinin davacı kurumdan alınarak davalıya verilmesine" cümlesinin eklenmesine ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30.06.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.