11. Hukuk Dairesi 2017/4547 E. , 2019/1516 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 22/05/2017 tarih ve 2016/454-2017/466 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacılar vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili; muris ..."in 1.000 TL karşılığında 1 hisse ile davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu ve 05.07.1962 yılında vefat ettiğini, müvekkillerinin 11.05.2012 tarihinde davalı şirkete başvurup kurucu ortak hisseleri ile ilgili bilgi istediklerinde davalı şirketin “bedeli ödenmiştir, hisse kaydı kapatılmıştır” şeklinde yanıt verildiğini, davalı şirkettin pay defterinde miras bırakanın hissesinin karşılığının ödendiği kaydı yanında aldığı sattığı şahıs bölümünde ... 12.12.1964 kaydının bulunduğunu, ... isimli bir mirasçı bulunmadığını, bu açıklamanın doğru olmadığını, zira 04.03.1958 tarihli Türkiye Ticaret Gazetesi"nde yayımlanan şirket ana sözleşmesinde yapılan değişiklikle kurucu hisse senetlerinin tahsis ve tevzi edildiği, davalı şirketin 19.03.1963 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanaklarına göre kurucu hisse senetlerinin tahsilatının 5 adet ve daha fazla hisseye sahip kuruculara hisse nispetinde tahsis edildiği, dolayısıyla 1 adet hisseye sahip miras bırakana bir hisse tahsisi yapılmadığı, bu cevapla davalı şirketin bir yandan miras bırakanın hisse sahibi olduğunu kabul ettiği ve bu hisse bedelinin varislere ödendiğini belirttiği, bir yandan da sadece 5 adetten fazla hisse sahibi olan hissedarlara kurucu hisse senedi tahsisi yapıldığını, bu nedenle murisin kurucu hissenin bulunmadığının belirtildiğini, oysa ana sözleşmenin hiçbir yerinde kurucu hisselerin 5 adetten fazla hisseye sahip olanlara tahsis edileceğini gösteren bir kayıt olmadığı ileri sürerek muris ..."in davalı şirketin kurucu ortağı olduğu ve şirket ortaklığından ayrılmadığının tespitini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise asıl davadaki iddialarına ek olarak murisin mirasçılarınca davalılar murisi Selim Saruhan"a hisse devri yapılmadığını, murislerinin başka mirasçısının olmadığını, bu konudaki kararı yok hükmünde olduğunu ileri sürerek davalıların murisi ..."a yapılan pay devrinin geçersizliğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili; ..."ın mirasçı değil hisseyi devralan 3. kişi olduğunu ve buna ilişkin kaydın pay defterine işlendiğini, ..."in vefatıyla mirasçılarının şirkete başvurmasını takiben hisseyi devralan diğer bir ortak tarafından hisse bedelinin ödendiğini, bu işlemlerin devreden ile devralan arasında gerçekleştiğini, husumetin bu şahsa yöneltilmesi gerektiğini, ..."in bir adet hisse sahibi olduğunu ancak kurucu hisse sahibi olmadığını, bedelsiz kurucu hissenin bir kısım ortaklara tahsis edilen intifa senedi niteliğinde olduğunu, kurucu hisse senetlerinin ilk hisse senedi ile birlikte 1965 yılında basılıp dağıtıldığını, davacıların elinde bir adet hisse senedi ya da ilmuhaber bulunmadığını, sadece ana sözleşmedeki kurucular listesine istinaden dava açtıklarını, bunun hisse sahipliğine dayanak teşkil etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davalılar vekili; yetki itirazında bulunarak 12.12.1964 tarih ve 241 nolu idare meclisi kararı ile pay defterine işlenen devre ilişkin olarak 10 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleşmiş olduğunu, pay devrinden 52 yıl sonra dava açılmasının objektif iyiniyet kuralları ile de bağdaşmadığını, veraset ilamında...’den intikalen Hazine"nin mirasçılığı nedeniyle davaya muvafakati ya da miras şirketine mümessil tayini ile davaya devam olunması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; asıl dava ile davacılar murisi ..."in davalı şirketin kurucu ortağı olduğu ve şirket ortaklığından ayrılmadığı, halen ortak olduğunun tespiti ve murisin kurucu hissedar olarak tespitinin yanında kurucu intifa senetleri üzerinde hak sahibi olduğunun da tespitini talep ettikleri, davacılar murisinin bir adet hisse sahibi olduğu konusunda ihtilaf olmadığı, davalı şirketin 1959 yılında kurulduğu ve ticari defterlerin 10 yıllık saklama süresi geçtiğinden pay defteri, karar defteri ve diğer defter ve kayıtların temininin mümkün olmadığı, dosyaya ibraz edilen pay defteri fotokopisi, kayıt ve belgelere göre 16.06.1956 tarihli gazetede yayınlanan şirketin ana sözleşmesinin 7. maddesinde şirketin toplam sermayesinin 2.000.000.- TL olduğu ve beheri 1.000 TL kıymetinde 2.000 hisseye bölündüğü, toplam 282 hissedar bulunduğu, bu hisselerin nama yazılı olduğu, 282 hissedarın isimleri ve sahip oldukları hisse tutarlarınında yazıldığı, davacıların murisinin de 1.000.-TL bedelli bir adet hisse sahibi olduğu, ana sözleşmede 1959 yılında yapılan değişiklik ile şirket sermayenin 6.000.000.-TL"ye çıkartılarak sadece 300 adet kurucu hisse çıkarılacağının ve bu hisselerin hissedarların hisse oranına göre paylaştırılacağının düzenlendiği, her bir kurucu hissedara kurucu hisse düşmeyeceği, davacılar murisinin belirtilen tarihte sağ olduğu halde bu kararı iptali için dava açmadığı, kurucu hisse senetlerinin 1965 yılında basılıp dağıtıldığı, pay defteri fotokopisine göre yönetim kurulunun 12.12.1964 tarih ve 241 sayılı kararı ile davacıların murisinin bir adet 1.000 TL bedelli payının ..."a intikalinin pay defterine işlendiği, aynı kaydın ... için açılan sayfaya da yazıldığı, devir tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı eski TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacılar murisine ait hissenin nama yazılı olduğu, hisse devrinin pay defterine kayıtlı olmasının devrin eski TTK"nın 416. maddesine uygun yapıldığına karine olduğu, aksinin ispat yükünün davacıda olduğu, ..."ın mirasçıları olan birleşen davalıların ortak olduğu, pay defterinde davacıların murisinin hissesinin 3. bir şahsa devir edildiğinin kayıtlı olduğundan bu hisse devri iptal edilmediği müddetçe davacıların murisinin kurucu hissedar olduğunun tespitinde hukuki yararın bulunmadığı, birleşen dava yönünden birleşen davalılar vekilinin zamanaşımı itirazında bulunduğu, hisse devrinin yapıldığı 12.12.1964 tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK"nın 126/4. maddesine göre birleşen davanın 5 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığı, sürenin 12.12.1964 tarihinde başladığı, birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verildiğinden davacılar murisinin her ne kadar kurucu hisse sahibi ise de pay defterine kayıtlı yönetim kurulu kararına dayalı bir hisse devrinin bulunduğu ve hisse devrinin iptali için açılan dava da reddedildiğinden davacılar murisinin hissesinin devri ile ortaklık sıfatı ve ortaklık sıfatına bağlı olarak da hisse senetlerinden ... bütün hakların sona erdiği, davacıların murisinin kurucu hissedar olduğunun tespitine karar verilmesinde hukuki yararlarının bulunmadığı, davacılar murisinin ortaklıktan ayrılmadığına ilişkin iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl dava bakımından davacıların murisinin kurucu ortak olduğunun tespitine ilişkin davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, davacılar murisinin ortaklıktan ayrılmadığının tespitine ilişkin davanın reddine, birleşen davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, davacılar murisinin, davalı şirketin kurucu ortağı olduğu, şirket ortaklığından ayrılmadığı ve halen ortak olduğunun tespiti ile murisin aynı zamanda kurucu intifa senetleri üzerinde de hak sahibi olduğunun tespiti, birleşen dava ise pay devrinin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı tarafça, asıl davada ileri sürülen iddialar karşısında hukuki durumları etkilenebilecek kişilerin davada taraf olmalarını sağlamaya yönelik olup akıbeti asıl davaya bağlı bulunmakla, bozma ilamı gereği ikame edilen birleşen davanın esastan reddi gerekirken zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde değilse de bu yanlışlığın, gerek temyiz edenin sıfatı ve gerekse de ileri sürülen temyiz nedenleri göz önünde bulundurulduğunda, sonuca etkili bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek sonuç itibariyle doğru olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru bulunan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı 57,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacılardan alınmasına, 25/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.