8. Hukuk Dairesi 2011/3686 E. , 2012/52 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Haydar Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair İvrindi Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 10.03.2011 gün ve 350/134 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, mevkii ve sınırlarını belirttiği tahmini 2000 m2"lik taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını açıklayarak bu kısmın adına tescilini istemiştir.
Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi; ilk oturumda, dava konusu yerin davacıya ait olduğunu, bu yerin köy boşluğu olmadığını, bu nedenle davayı kabul ettiğini açıklamıştır. Beyanını imzasıyla onaylamıştır.
Mahkemece, zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 29.9.2010 tarihli bilirkişi raporu ve ekli krokide A harfiyle gösterilen 1943,84 m2"lik yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava başlangıçta İvrindi Kadastro Mahkemesine açılmıştır. Kadastro Mahkemesinin 5.6.2009 gün, 2008/52 Esas, 2009/51 Karar sayılı ilamıyla dava konusu yer hakkında kadastro tutanağı düzenlenmemiş olduğundan, uyuşmazlığın çözümlenme yeri genel mahkemeler olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26 ve HUMK.nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca görevsizliğine, karar kesinleştiğinde görevli ve yetkili İvrindi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi kararının verildiği ve kesinleşmekle süresi içinde Sulh Hukuk Mahkemesine aktarıldığı görülmüştür. 135 ada 1 nolu komşu parsel; 92.48 m2 olarak, bahçeli taş ev niteliğiyle, senetsizden, 21.7.2008 tarihinde, ... (davacı) adına tespit görmüş, itirazsız olarak 21.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Çap kaydı halen davacı adınadır. Mahallinde keşif yapılmıştır. Yerel bilirkişi keşfi yapılan yerin davacıya ait olduğunu, bu yerin davacıya kayınbabasından mirasen kaldığını, son 10 – 15 yıldan beri ekilip biçilmediğini açıklamıştır. Davacı tanıkları ise, benzer beyanlarında çekişmeli yerin köy yolu ya da köy boşluğu olmadığını, davacıya ait olduğunu, kayınbabasından mirasen kaldığını, bu yerin bir kısmının bahçe, bir kısmının ise hayvanların kapatılması yeri olarak kullanıldığını, son 5 – 15 yıldan beri arsa olduğunu açıklamışlardır. Aynı keşifte görevlendirilen teknik bilirkişi ölçekli kroki ve raporunu dosyaya sunmuştur. Dava konusu yerin krokide A harfiyle gösterilen 1943,84 m2 olduğu belirtilmiştir. Harita mühendisi, ayrıca, raporların ekinde, üç adet fotoğraf dosyaya sunmuştur. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık kadastro çalışmalarında yol ya da yol boşluğu olarak bırakılan bu yerin zilyetlikle kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; kamunun kullanımına açık olan yolların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Ancak, kapanmış yollar veya terk edilmiş yolların koşulları gerçekleştiği taktirde her zaman zilyetlikle kazanılması olanaklıdır. Bundan ayrı, kadastro çalışmalarında paftasında yol olarak belirlenen bir yer için makul süre içerisinde tespit öncesi nedenlere dayanılarak tescil davası açılması mümkün olduğu gibi, yine paftasında yol olarak belirlenen bir taşınmaz için kadastrodan sonraki zilyetliğe dayanılarak tescil davası açılması da mümkündür. Ayrıca, dava konusu yerle ilgili olarak dosyaya sunulan fotoğraflardan bu yer üzerinde zilyetlik olgusunu doğrulayan bir belirtiye rastlanılmamıştır. Öte yandan, fotoğrafta görülen böyle bir yer içerisine davacının hayvanlarının kapatılması amacıyla ayrılan ve kullanılan bölüm ile bir kısım yerin bahçe olarak kullanıldığı beyanlarının teyit edilmesi olanaklı değildir. Esasen, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarından da aynı sonuca ulaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacı adına kadastrodan tespit ve tescil edilen komşu nizasız parselin niteliği dikkate alınarak, çekişmeli yerdeki zilyetlik durumunun maddi olay ve vakıalarla belirlenmesi gerekir. Öyle ise taraflara yeniden önel verilerek ve yaşlı yansız kişiler arasından belirlenecek yerel bilirkişi ve yanların tanıkları huzuruyla keşif yapılarak bu yerde ilk zilyet olan kişi ve onun kullanım şeklinin ve bu zilyetlik devredilmişse son zilyedin kullanım biçiminin yer, zaman ve süre gibi olgularla belirlenmesi tespiti istenen yerlerde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşen kısımların fen ehline düzelttirilecek ölçekli kroki ve rapora yansıttırılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan tüm bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına 16.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.