8. Hukuk Dairesi 2011/3589 E. , 2012/51 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile ... ve ...... Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 15.12.2010 gün ve 126/506 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kadastro çalışmalarında 933 parsel sayılı taşınmazın ...... niteliğiyle tespit ve tescil edildiğini, müvekkilinin bu yeri tapudaki temlikle 24.04.1986 tarihinde edindiğini, ne varki, kadastro çalışmaları sırasında bu taşınmazın güney kısmındaki tahmini 1000 m2"lik yerin tespi dışı bırakıldığını açıklayarak bu kısmın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi duruşmaya katılmış, ancak delil bildirmemiştir.
Mahkemece, ...... Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.07.2008 tarih, 2005/14 Esas, 2008/101 Karar sayılı dosyasındaki deliller esas alınarak davanın kabulüne, 01.07.2008 tarihli raporun eki krokide kırmızı renkle taralı A harfiyle gösterilen 84,10 m2"lik yerin son parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içinde ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava dışı 933 nolu parsele ilişkin çap kaydı dosya içerisindedir. ...... niteliğiyle 264 m2 olarak, 24.04.1986 tarihinde tapudaki hibe işlemiyle davacı adına kayıt oluşturulduğu belirlenmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı yukarıda esas ve karar numarası yazılı ekteki dosya incelenmiştir. Dava konusu yerin tapulama çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler dava konusu yerin köy boşluğu ya da yol boşluğu olarak kullanılmadığını, davacı ve ondan önceki kişiler tarafından kullanılmakta olduğunu, dava dışı 933 parseldeki evin avlusu olarak kullanıldığını açıklamışlardır. Davacı tanıkları da, aynı mealde beyanda bulunmuşlardır. Keşifte görevlendirilen ... bilirkişisi 02.07.2008 tarihli raporunda nizalı yerde herhangi bir zirai faaliyet olmadığını, davacıya ait yakacak odun, hayvan gübresi yığınları ve diğer eşyaların bulunduğunu belirtmiştir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık, kadastro (tapulama) çalışmalarında paftasında yol olarak gösterilen böyle bir yerin zilyetlikle iktisap edilip edilmeyeceğinde toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; kamunun kullanımına açık olan yolların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Ancak, kapanmış veya terk edilmiş yolların koşulları gerçekleştiği taktirde her zaman zilyetlikle kazanılması olanaklıdır. Bundan ayrı, kadastro çalışmalarında paftasında yol olarak belirlenen bir yer için makul süre içerisinde tespit öncesi nedenlere dayanılarak tescil davası açılması mümkün olduğu gibi, yine paftasında yol olarak belirlenen bir taşınmaz için kadastrodan sonraki zilyetliğe dayanılarak tescil davası açılması da olanaklıdır. Öte yandan, böyle bir yere odun yığılması, gübre dökülmesi gibi olgular ekonomik amaca uygun zilyetlik sayılmamaktadır. Esasen, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarından da davacının bu yerde ekonomik amaca uygun zilyetliğinin olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Kaldı ki, davacı, dava dilekçesinde dava dışı parselin tapuda, hibe biçiminde kendisine temlikiyle önceki malikin (murisinin) zilyetliğini devraldığını açıklamış ise de, bu iddia nedeniyle de dava koşulu gerçekleşmemiştir. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile keşif tutanağı kapsamından, dava konusu yerin davacının babasından kaldığı ve terekenin paylaşımından da söz edilmediği anlaşıldığına göre TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca terekeye dahil bir taşınmaz için davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Çünkü davacı yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunmuş, tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmadığından eldeki davada taraf teşkilinin sağlanması da olanaklı değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar vermek gerekirken, maddi olay, hukuki niteleme ve delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.