Taraflar arasındaki davadan dolayı Bağcılar 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 12.12.2006 gün ve 292-562 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 22.03.2007 gün ve 1588-3093 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, tarafların ve dava dışı kişilerin kayden paydaş bulundukları, taşınmazda kat mülkiyeti veya kat irtifakının tesis edilmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213, Ticaret Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanununun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; özellikle Bağcılar Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 02.06.2005 tarih ve 2004/380 Esas, 2005/840 Karar sayılı izale-i şuyu dosyasına yansıyan bilgilere göre, dava konusu taşınmaz üzerinde mevcut binada davacının kullandığı yada kullanabileceği bir yerin gösterilmediği görülmektedir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması, çekişme konusu taşınmazda davacının kullandığı yada kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere noksan soruşturmaya dayalı hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Anılan bu husus davacının karar düzeltme istemi üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme isteğinin HUMK"nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairenin 22.03.2007 tarih 1588-3093 sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.