13. Ceza Dairesi 2013/13052 E. , 2015/2102 K.
"İçtihat Metni" KANUN YARARINA BOZMA
Hırsızlık suçundan sanık ..."un, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 492/2, 522, 523, 59/2, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un 4. maddeleri gereğince 200.772.000 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine dair Nizip Asliye Ceza Mahkemesinin 26/11/2004 tarihli ve 2004/1492-1793 sayılı ilâmına ilişkin arşiv kaydının 3682 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nun 8/1-c-son, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nun geçici 2/2. maddeleri uyarınca silinmesine dair Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2011 tarihli ve 2011/147 değişik iş sayılı kararına yönelik itiraz üzerine, talep konusunda karar verilmesine yer olmadığına dair Ağır Ceza Mahkemesinin 16/12/2011 tarihli ve 2011/886 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 14/03/2013 tarih ve 2013/4220/17338 sayılı yazısı ile Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02/04/2013 tarih ve 2013/101678 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.
MEZKUR İHBARNAMEDE;
Dosya kapsamına göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/04/2012 tarihli ve 2011/6-410 esas, 2012/170 sayılı ilâmı ile Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/07/2009 tarihli ve 2009/8068 esas, 2009/10789 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Anayasa"nın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34/2, 231/2, 232/6 ve 291/1-2. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi karşısında, Asliye Ceza Mahkemesinin söz konusu kararında sürenin ne zaman başlayacağı, başvuru şekli ve kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararın kesinleşeceği hususlarının gösterilmediği gibi kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin açıkça gösterildiği meşruhatlı davetiye de gönderilmediği anlaşıldığından, kesinleşmemiş bulunan Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2011 tarihli ve 2011/147 değişik iş sayılı kararına yapılan itiraz üzerine, itiraz merci olan Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulü veya reddi şeklinde bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
CGK"nın 10.04.2012 gün ve 7/485-146 sayılı kararında sadece başvuru şeklinin gösterilmemiş olmasının, yasa yolu süresinin işlemeye başlamasını engellemeyeceğinin, bu durumda, başvuru şeklinin gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa dahi temyiz sürelerinin işleyeceğinin, yine CGK"nun 13.03.2012 gün ve 6/386-99 sayılı kararında, yoklukta verilen hükme ilişkin olarak temyiz süresinin, sanığın bu hükmü usulüne uygun olarak öğrenmesi yani tebliğle işlemeye başlayacağı açık olduğundan, bildirimde ayrıca tefhim kelimesine de yer verilmesinin, sanık açısından yasa yolu süresinin tebliğ ile işlemeye başlayacağı gerçeğini değiştirmeyeceğinin, yine aynı merciin 20.12.2011 gün ve 4/242-289 ile 2/363-286 sayılı kararlarında, kanun yollarına ilişkin bildirimde başvuru şeklinin belirtilmemiş olmasının yasa yolu süresinin işlemeye başlamasını engellemeyeceğinin, başvuru şeklinde, sadece zabıt katibine yapılacak beyanla da temyizin yapılabileceği hususunun gösterilmemiş olmasının taraflar açısından bir yanılgı oluşturmayacağının belirtildiği görülmüştür. Kanun yararına bozmaya konu hususta Asliye Ceza Mahkemesinin 30.06.2011 gün ve 2011/147 değişik iş sayılı kararında "kararın bir suretinin hükümlüye tebliğine" denmiş, ancak son kısımda itiraz süresinin tebliğden itibaren başlayacağı bildirilmemiştir. Ancak, hükümlünün yokluğunda verilen karar için itiraz süresinin tebliğden başka bir yolla başlaması söz konusu değildir. Keza anılan kararda "mahkememiz" denilerek mercii, "bir hafta" denilerek süre, "itiraz" denilerek başvuru şekli belirtilmiştir. İşaret edilen CGK kararları dikkate alındığında, adı geçen mahkemenin yasa yolu bildirimi yeterlidir. Bu nedenle Ağır Ceza Mahkemesi"nin 16.12.2011 gün ve 2011/886 değişik iş sayılı kararı yerindedir. Fakat, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu"nun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasında birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanun"un 8. maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasanın 76. maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkumiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verilir." şeklindeki düzenleme karşısında, hükümlünün eyleminin Anayasanın 76. maddesi kapsamında kaldığı ve 5352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca mahkumiyet hükmünün arşiv kaydından çıkarılmasının mümkün olmadığı gözetilmeden, Asliye Ceza Mahkemesince erteli mahkumiyet hükmünün arşiv kaydından çıkarılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden, anılan kararın bozulmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre, farklı bir sebepten yerinde görüldüğünden kabulü ile hırsızlık suçundan hükümlü ... hakkında Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 30.06.2011 gün ve 2011/147 değişik iş sayılı kararın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin merciince yerine getirilmesine, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.