Esas No: 2008/5197
Karar No: 2008/8563
Karar Tarihi: 09.06.2008
Kazandırıcı Zamanaşımı İle Zilyetlik - Orman Niteliğini Tam Olarak Kaybetmiş Yerler - Tapu İptali Ve Tescil - Zilyetlikle Mülk Edinmenin Koşulları - Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2008/5197 Esas 2008/8563 Karar Sayılı İlamı
20. Hukuk Dairesi 2008/5197 E., 2008/8563 K.
20. Hukuk Dairesi 2008/5197 E., 2008/8563 K.
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI İLE ZİLYETLİK
- ORMAN NİTELİĞİNİ TAM OLARAK KAYBETMİŞ YERLER
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
- ZİLYETLİKLE MÜLK EDİNMENİN KOŞULLARI
- 6831 S. ORMAN KANUNU [ Madde 1 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 14 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 17 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 4 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Sugözü (Honutlu) Köyü Akkum mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi krokisinde A= 3898 m2 ve C= 9200 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile A.. G..... mirasçıları adına tapuya tesciline, B= 21367 m2 yüzölçümündeki bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından A ve C bölümlere yönelik temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 5602 Sayılı Yasaya göre 15.04.1959 tarihinde yapılıp kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi krokisinde B harfiyle gösterilen bölümün resmi belgelere dayalı olarak uzman bilirkişi aracılığı ile yapılan incelemede orman sayılan yerlerden olduğu, aynı krokide A ve C harfiyle gösterilen bölümlerinin ise orman sayılmayan yerlerden olduğu ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, Medeni Yasanın 713 ve 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerinde yazılı imar - ihya ve kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına oluştuğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurulmuştur.
Ne var ki; yörede 1959 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dava dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, bu yerde 5602 sayılı yasaya göre 1959 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında taşlık, çalılık ve kumluk niteliğiyle tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12/05/2004 gün 2004/8-242-292 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede arazi kadastrosu 1959 yılında 5602 Sayılı Tapulama Kanununun yürürlüğü sırasında yapıldığı ve davaya konu taşınmazın tesbit dışı bırakıldığı ve dava gününe kadar da orman kadastrosunun henüz yapılmadığı tartışmasızdır. Burada halledilmesi gereken sorun, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın hangi nitelikte tesbit dışı bırakıldığı konusudur.
3402 Sayılı Kadastro Yasasının uygulanmaya başladığı 10/10/1987 tarihten önce 2613, 5602 ve 766 sayılı Yasaların hükümlerine göre, kadastrosu yapılacağı ilan edilen ve önceden sınırları belirlenen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tesbit dışı bırakılmışlardır. Bir diğer anlatımla arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmamış, ancak bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen ormanlara ait kayıtlar, o birliğin çalışma alanının tapu kütüğüne aktarılmıştır (766 Sayılı Yasanın madde 46/3 ve 5602 sayılı yasa madde 13). Bölgede orman kadastrosu yapılmamışsa, arazi kadastrosunun yapılacağı bölgedeki, ormanların sınırlandırılması Orman İdaresinden istenmiş, İdarenin orman sınırlarını belirlemesinden sonra arazi kadastro ekipleri bu sınırlamayı esas almak suretiyle, belirlenen orman sınırına girmeden arazi kadastro çalışmalarını yürütmüşlerdir. Bu uygulama 3402 Sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğe girdiği 10/10/1987 tarihine kadar sürdürülmüş, 3402 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra ise anılan Yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapılmıştır. Her olaya olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu nedenle; somut olayın 5602 Sayılı Yasa hükümleri gereğince irdelemesi yapılıp uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi zorunludur.
1959 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin yukarıda belirtilen nedenle tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların bitişiğindeki ya da yakınındaki arazi bölümünün ise tarım arazisi niteliğiyle hak sahipleri adına tesbit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Bu yerde bu güne kadar orman kadastrosu yapılmamıştır. Arazinin konumu ve davalı taşınmaz ile orman arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri gözönünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar- ihyayı gerektirecek nitelikte maki veya benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazların davacıların murisi tarafından 1961 yılında çalılıktan temizlenmek suretiyle imar ihyasının yapıldığını ve 30-40 yıldır kullanıldığını ifade etmişlerse de, kadastro işlemi olan tesbit dışı bırakma işlemine, araziye ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Mevcut deliller karşısında taşınmazın öncesinin orman olmadığı, bunu iddia eden tarafça maddi ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı taraf taşınmazın öncesinin orman olmadığını kesin delillerle kanıtlayamamıştır. 6831 Sayılı Orman Yasasının 1. maddesi gereğince, "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaçcık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazın zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 - 183- 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir. Uzman orman bilirkişi raporunda taşınmazın 1957 baskılı memleket haritasında yeşil renkli çalılık alanda kaldığı söylenmek suretiyle taşınmazın öncesinin o tarihte yürüdükte bulunan 5602 sayılı yasa bağlamında orman olduğu olgusunu doğrulamaktadır.
Bu nedenlerle; davaya konu taşınmazın öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez. Zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığı gibi, dava konusu taşınmaz 6831 Sayılı Yasanın 05/11/2003 gün ve 4999 Sayılı Yasa ile değişik 7. maddesi gereğince "herhangi bir nedenle orman sınırı dışında bırakılan orman" olması nedeniyle yeniden orman sınırları içine de alınabilir.
Kaldı ki; davacılar yararına tescile karar verilen taşınmaz bölümlerinin, taşlık ve çalılık yerlerden olması nedeniyle tesbit harici bırakıldığı, taşınmaza bitişik yada yakın komşu parsellerin yapılan keşifleri sırasında davaya konu yerlerin çalılık, taşlık ve kumluk olarak gösterildiği, komşu taşınmazların keşif tarihlerinden bu davanı açıldığı tarihe kadar dahi zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına oluşmadığı ilk keşifte çekişmeli taşınmazın doğusunda bulunan dere yatağının son keşifte dava konusu yere ilave edilerek tescile karar verildiği, yine ilk keşifte orman olduğu belirlenen bir kısım yerin son keşifte orman sayılmadığı, bu konulardaki araştırma yetersiz ise de, kadastro sırasında çalılık olarak bırakılan yerlerin halen orman niteliğinde bulunduğu, davacılar adına tescile karar verilen bölümlerin bu yerlerin devamı olduğu, eğimin düşük olmasının sonucu değiştirmeyeceği esasen dava konusu taşınmazların belirlenen niteliğine göre kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilebilecek yerlerden de olmadığı tartışmasızdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişilerin davasının tümden reddine Hazine ve Orman Yönetiminin karşı davası varsa bu konuda olumlu yada olmusuz bir karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ve gerekçelerle kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin, Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 09/06/2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.