Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı Ş....in malik olduğu .. parsel sayılı taşınmazdaki payını, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiği, davalının alım gücü bulunmadığını, kendisinin anne ve babasının ayrılmaları nedeniyle, annesi ile yaşadığını, yapılan işlemin danışıklı olduğunu ileri sürüp, tapunun iptal ve tescilini olmadığı takdirde rayiç bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının miras bırakanı ile kardeş olduklarını, sağlık ve ekonomik sorunlar nedeniyle bedeli ile taşınmazı sattığını, temlikin muvazaalı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı iddiası sabit görülmeyerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu ....parsel sayılı ...m2 miktarlı taşınmazın 199920/1270080 payının davacının miras bırakanı Ş...Y..adına kayıtlı iken anılan payın 19.3.1997 tarihinde davalı S..Y..e 100.000.000 liraya satış suretiyle temlik edildiği, davalının ve dava dışı paydaşların taraf olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bina yapılarak 28.1.2004 tarihinde kat irtifakı kurulduğu, bir kısım bölümlerin 3.kişilere temlik edildiği ..nolu bağımsız bölümün halen davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, yapılan temliki işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biaraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosya içeriğinden, tanık beyanlarından özellikle, yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarından, miras bırakanın taşınmazı satmaya ihtiyacı bulunduğunun söylenemeyeceği, ayrıca taşınmazın gerçek değeri ile temlik değeri arasında aşırı fark bulunduğu davalının da taşınmazın gerçek değerini ödediğini kanıtlayamadığı görülmektedir.
Öte yandan, çekişmeli taşınmaza, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılarak bağımsız bölümler oluştuğu anlaşılmaktaysada, temlik edilen dava konusu paya karşılık, hangi bağımsız bölümlerin isabet ettiği dosyadan anlaşılamamaktadır.
Hal böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde yapılan temlikin muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu gözetilerek miras bırakanın taşınmazdaki payına isabet eden bağımsız bölümler saptanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması, kabule göre de, keşifte belirlenen taşınmazın değerine göre harç tamamlanmadığı halde, avukatlık parasının dava dilekçesindeki değer üzerinden takdiri gerekirken neye göre belirlendiği anlaşılmayan biçimde avukatlık parasına hükmedilmiş olması da doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.