10. Hukuk Dairesi 2016/12398 E. , 2016/12556 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle gerçekleşen davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı ve davalı vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.10.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davalı adına Av. ... ile davacı adına Av. ... ve ihbar olunan ... geldiler. Diğer ihbar olunanlar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
02.02.2009 tarihli iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlananan gelir ile yapılan geçici iş göremezlik öoemesi ve tedavi giderlerinin 5510 sayılı Yasanın 21/1., 23. ve 76.maddeleri uyarınca davalı işverenden rücuan tahsili istemine ilişkin olan davada; kusursuz sorumluluğa dair 23. maddenin varlığı konusunda inceleme ve irdeleme yapılmamış, gerçek zarar hesabına yönelik rapor alınmamış, usulünce bir kusur raporu da alınmaksızın, halen derdest olduğu anlaşılan tazminat dosyasındaki kusur raporu yeterli görülmek suretiyle %75 işveren kusuru üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
1-5510 sayılı Kanunun süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluk bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 23"üncü madde hükmüne göre; sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde işe giriş bildirgesiyle Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık meydana gelmiş ise, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken her türlü masraflar ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri, 21"inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ödettirilecektir.
Sözü edilen madde ile, işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş seklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23"üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta
yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51"inci maddesindeki; "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler." 52"nci maddesindeki "Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmus veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir." hükümleri gözetilerek, zarar gören(sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması geregi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Anılan açıklamalar çerçevesinde, iş kazasına maruz kalan sigortalıya ait davacı kurum nezdindeki sigorta sicil dosyası da getirtilerek davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Yasanın 23.maddesinin varlığı usulünce araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
2-Bu tür rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu, varsa ilgili ceza dosyası veya sigortalı tarafından işverene karşı açılmış tazminat dosyaları celbedilip, dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte takdir olunarak ve varsa çelişkiler de giderilerek belirlenmeli; kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır.Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 5510 Sayılı Kanunun 21., 4857 sayılı Kanunun 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.
Şu halde yapılması gereken, varsa ceza dosyası ile sigortalı tarafından açılıp halen derdest olduğu anlaşılan tazminat dosyaları celbedilmek suretiyle iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişi kurulundan, yöntemince düzenlenmiş kusur raporu alınmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
3-Davanın yasal dayanağını oluşturan ve işverenin iş kazası veya meslek hastalığından sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 21/1’inci maddesinde; sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ya da ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür. Bunun bir gerçek zarar hesabını gerektireceği açıktır. Gerçek zarar hesabı, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalıdır. Sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmişse bedensel zarar hesabı, ölüm halinde ise destekten yoksun kalma tazminatı (818 sayılı Borçlar Kanununun 45 ve 46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54 ve 55’inci maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.
Uygulamada, sigortalının veya hak sahibinin bakiye ömürleri 1931 tarihli “PMF (Population Masculine et Feminine)” Fransız yaşam tablosundan yararlanılmakta ise de; Başkanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda, Ülkemize özgü ve güncel
verileri içeren TRH 2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınmalıdır.
Aktif devre 60 yaşı kadar, pasif devre 60 yaşından bakiye ömür sonuna kadar olan devredir. Aktif dönemden amaçlanan “iş görebilirlik çağı”dır. Yani; sigortalının, olağan olarak işinde çalışabilme gücünün devam süresidir ki, bu da Yargıtay’ca benimsenen görüşe göre, kural olarak “60” yaşa kadar sürer. Sosyal Güvenlik Yasalarında, sosyal amaç ya da istihdam politikaları gözetilerek değişik yaşlar ile tanınan emeklilik yaşının, aktif dönem sonu olarak ele alınması uygun değildir. Öte yandan, meslekte kazanma güç kaybı oranının % 60’ın altında kaldığı durumlarda ise, işgöremezlik oranına bağlı olarak emsallerine göre fazla efor harcamak suretiyle de olsa, çalışmasını sürdürüp yaşlılık aylığına hak kazanması mümkün bulunduğundan, 60 yaş sonrası pasif dönem için zarar hesabı yapılmasına olanak bulunmamaktadır.“Malul Sayılma” başlıklı 5510 sayılı Kanunun 25. maddesinin “iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybeden sigortalıların malül sayılması” gereğine ilişkin hükmü gözetildiğinde sigorta kolu farklı da olsa, iş kazası sonucu sigortalıda oluşan sürekli iş göremezlik oranı %60 veya daha üstünde ise; artık sigortalının ileride çalışmasını sürdürmeyeceğinin kabulü ile, aktif dönemle birlikte pasif döneminde maddi zarar hesabına dahil edilmesi gerekir. Sigortalı yaşlılık aylığı alıyor ise pasif devre zarar hesabı yapılmamalıdır. Bununla birlikte, tazminatların peşin olarak hesaplanması, oysa gelirlerin taksit taksit elde edilmesi, bu nedenle peşin belirlenen tazminattan her taksitte ödenen kısmın bakiyesinden faiz geliri elde edileceğinden sermayeye ekleneceği nazara alınarak, tazminata esas gelire iskonto uygulanmaktadır. Peşin sermayeden elde edilecek yarar reel faiz kadardır. Buna göre; önceki uygulamalardaki gibi %10 iskonto oranı yerine, enflasyon dışlanarak, değişen ekonomik koşullar ve reel faiz oranları da nazara alınıp, Sosyal Güvenlik Kurumu ilk peşin sermaye değeri hesaplamalarına paralel olarak %5 oranının uygulanması hakkaniyete uygun olacaktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacı Avukatı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, davalı Avukatı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, 18.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi