19. Hukuk Dairesi 2018/3303 E. , 2020/1025 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı borçlu aleyhine krediden kaynaklanan müştereken ve müteselsilen kefilliğine istinaden Bilecik İcra Müdürlüğü"nün 2013/4130 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, yapılan takibin itiraz üzerine durduğunu davalı borçlunun icra takibine konu borca kefil olduğunu belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., davaya konu borca kefil olmadığını, dava dışı ..."ün 2008 yılında davacı bankadan kullandığı krediye kefil olduğunu ancak bu borcun ödendiğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde, davacının kefil olduğu 2008 tarihli sözleşmenin kredi borcunun 2010 yılında kapatıldığı bu tarihten sonra dava dışı şahıs tarafından çekilen kredilerde davalının imzasının bulunmaması, bundan haberdar edilmemesi sebebiyle 2011 ve 2013 yılında çekilen krediler açısından BK"nun 583. maddesinde öngörülen şekil şartları da gerçekleşemediğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 2013/18611 esas ve 2014/730 sayılı ve 08.01.2014 tarihli ilamında yer alan “... dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 490. maddesi gereği kefil borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda mahkemece hesap ekstreleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmaksızın bu belgeler bizzat incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, davalı-kefilin imzası bulunan genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenip ödenmediğinin tespiti için davacı bankanın ilgili şubesinin kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılarak alınacak rapor sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2014/19-1400 esas ve 2016/1069 karar sayılı 16.11.2016 tarihli ilamı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, dava dışı/asıl borçlu ile davacı banka arasında 01.12.2008 ve 03.01.2011 tarihli iki ayrı sözleşme düzenlendiği, bu sözleşmelerden 01.12.2008 tarihli ilk sözleşmede davalının kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu; 03.01.2011 tarihli ikinci sözleşmede ise davalının imzasının bulunmadığı, ihtarnamede 07.01.2013 tarihi itibariyle üretici kart borcundan oluşan 17.117,92 TL ile taksitli kredi borcundan oluşan 42.515,10 TL olmak üzere toplam 59.633,02 TL borcun üç gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği; borcun ödenmemesi üzerine başlatılan ilamsız icra takibinde davacı bankanın, hem 01.12.2008 tarihli sözleşme hem de 03.01.2011 tarihli sözleşmeye ilişkin belgeleri icra takibine dayanak olarak sunduğu, 03.12.2008 - 31.05.2013 tarihleri arası hesap ekstreleri sunulan tarım üretici kredi kartının dava dışı/asıl borçlunun banka nezdinde bulunan mevduat hesabına bağlı olarak kullandırıldığı, söz konusu kredi kartının ikinci sözleşme tarihinden (03.01.2011) önce 2008 tarihinde kullandırılmaya başlanılmış olması sebebiyle; bu kredi kartından kaynaklı borçtan davalının sorumlu olduğunun kabulü gerektiği; buna göre temerrüt tarihi itibariyle asıl alacağın 16.815,99 TL olduğu; temerrüt tarihi ile icra takip tarihi arasında % 5 BSMV uygulanmak ve tahsilatlar BK 84 (m.100 ) göz önünde tutulmak suretiyle yapılan hesaplama sonunda; davalı borçlunun 40.000,00 TL"lik kefalet limiti dahilinde kalan ve bu sebeple de sorumlu olduğu bakiye borç tutarının 13.851,85 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Bilecik İcra Müdürlüğünün 2013/4130 esas sayılı icra takip dosyasına itirazının 13.851,81 TL"lik kısmı yönünden iptaline, asıl alacağın likit olmaması ve hesaplamayı gerektirmiş olması sebebiyle; davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olup yerel mahkemece bozma ilamına uyularak bilirkişi raporu alınmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Ancak itirazın iptali davalarında bilirkişilerin takip talebinde talep edilen her bir talep için hesap yapmaları gerekir ve takip talebindeki talepler aşılamaz. Takip talebinde istenilmeyen hususlarda da hüküm kurulamaz. Bilirkişi raporunda bu ilkeye göre takip talebi ile bir kıyaslama yapılmadığı gibi hakim tarafından da bu denetleme yapılmamış ve kabule göre takip talebinde yazılı asıl alacaktan daha fazlasına hükmedilmiş ve takip talebinde değişik kalemler olduğu halde bunların bir kısmı hakkında da karar verilmemiştir. Mahkemece yapılacak iş bilirkişiden ek rapor alınarak takip talebindeki her bir talep için davacının talep edebileceği miktar saptanıp talebi aşıyorsa taleple sınırlı olarak karar vermekten ibarettir. Talep edilemeyecek kalemler varsa bunların da değerlendirilmesi gerekirken belirtilen hususlara aykırı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harçların istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 15.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.