Esas No: 2017/1185
Karar No: 2021/451
Karar Tarihi: 08.04.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1185 Esas 2021/451 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 14. İş Mahkemesince verilen davanın usulden reddine dair karar davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; geçirdiği iş kazası nedeniyle 14.10.2015 tarihinde ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde ameliyat olduğunu, döner sermaye birimine 1.387,10 TL ameliyat parası ödediğini, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 sayılı Kanun) hükümleri karşısında ameliyat için ilave ücret alınamayacağından katılım payı kesildikten sonra arta kalan miktarın iadesi için davalı ... Kurumuna (SGK/Kurum) başvurduğunu, ancak talebinin reddedildiğini, Kurum işleminin hukuka aykırı olduğunu, öte yandan kaza geçirdiğinden beri iş göremez durumda olduğunu, bu nedenle adli yardım talep ettiğini belirterek ameliyat için ilave ücret alınıp alınmayacağının ve varsa ödenmesi gereken gerçek katılım payının tespitine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde; davacının ilave ücreti Kurumdan talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. ... 14. İş Mahkemesinin 22.01.2016 tarihli ve 2015/448 E., 2016/20 K. sayılı kararı ile; davacının mali durumuna ilişkin belge ibraz etmediğinden adli yardım talebinin kabul edilmediği, bu karara yönelik itirazının ... 1. İş Mahkemesi tarafından kesin olarak reddedildiği, davaya devam edilmesi için gerekli olan dava şartı mahiyetindeki gider avansını yatırması için davacıya muhtıra tebliğ edildiği ancak gider avansını yatırmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/g maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Kararı:
7. ... 14. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.04.2016 tarihli ve 2016/6394 E., 2016/6752 K. sayılı kararı ile; "...Somut olayda davacı, davasını adli yardımlı olarak açmış, mahkemece yapılan inceleme sonucunda davacının adli yardım talebine dayanak mali durumuna ilişkin belge ibraz etmediği gerekçesiyle adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, akabinde tebliğ edilen muhtıraya rağmen süresinde gider avansının yatırılmaması nedeniyle dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dosyada bulunun bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının adli yardım talebinin idare mahkemesince kabul edildiği ve aynı içerikli bireysel başvurusunun Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildiği, karar örneklerinin dosyada mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Hukuk güvenliği bakımından bu davada da adli yardım talebinin kabulü gerekir.
Mahkemece, davacının adli yardım talebi kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..." gerekçesi ile karar oyçokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. ... 14. İş Mahkemesinin 15.11.2016 tarihli ve 2016/309 E., 2016/499 K. sayılı kararı ile; HMK’nın 337. maddesinin 2. fıkrasındaki amir hükme rağmen davacının mali durumuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığı, farklı yargı mercileri tarafından adli yardım taleplerinin kabulüne ilişkin verilen kararların kıyas yoluyla uygulanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki kişilerin mali durumlarının değişkenlik arzettiği, bunu öngören kanun koyucunun HMK’nın 337/2. maddesinde ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabileceğini hükme bağladığı, mahkemenin davacıyı adli yardımdan yararlandırmama gibi bir kanaat ya da ön yargıya sahip olmadığı, kanun hükmünün uygulandığı, karşı oy yazısında da belirtildiği üzere itiraza tabi olan ve itiraz üzerine verilen kararın kesin olduğu bir durumda Yargıtay tarafından değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; davacının adli yardım talebinin reddi kararına yönelik itirazının kesin olarak reddedildiği dikkate alındığında; bu kararın Yargıtay tarafından temyiz incelemesine konu edilip edilemeyeceği; burada varılacak sonuca göre gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/g maddesi uyarınca usulden reddinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce; davacının direnme kararını adli yardım talepli olarak temyiz etmesi karşısında, HMK"nın 336/3. maddesi gereğince kanun yoluna başvuru sırasında yapılan adli yardım talebinin yerinde olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre temyiz harçları yatırılmamış olduğundan HMK’nın geçici 3. maddesi atfıyla uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
13. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar HMK’nın 334 ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan Kanun"un 336/3. maddesine göre “Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır".
14. Mahkeme kararını adli yardım talepli olarak temyiz eden taraf, adli yardımı Yargıtaydan talep etmelidir. Yargıtay tarafından öncelikle adli yardım talebi incelenir. Bu kapsamda davacının direnme kararını temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar vermeye yetkili mercii, temyiz incelemesi yapmakla görevli bulunan Hukuk Genel Kuruludur.
15. Sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak kabul edilmiş olan adli yardım, ekonomik bakımdan yetersiz olan kimselere, yargı organları önünde haklarını arayabilmeleri veya savunma yapabilmeleri için parasal kolaylıklar sağlanması anlamına gelir. Bu anlamdaki kolaylıklar yargılama giderlerinden muafiyet ve ücretsiz hukuki yardım sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Taş Korkmaz H.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt III, ... 2017, s. 2410-2411).
16. HMK’nın “Adli yardımdan yararlanacak kişiler” başlıklı 334/1. maddesi; “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” hükmünü içermektedir.
17. Adli yardımdan yararlanmanın ilk koşulu ödeme gücünden yoksunluktur. Hukuki yollara müracaatta ve süreç boyunca gerekli olacak giderleri, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksunluk, aslında nakit ya da nakde dönüştürülebilecek kaynak yetersizliğini ifade etmektedir.
18. Talepte bulunan kişinin adli yardımdan yararlanabilme bakımından mali yetersizlik içinde olup olmadığı, kişinin mali durumu, bu çerçevede geliri, mal varlığı, borçları ve sosyal durumu, yani kendisi ve ailesinin yaşam düzeyi ve ihtiyaçları da göz önüne alınarak, her olay kendi koşullarına göre tespit edilecektir.
19. Adli yardımdan yararlanabilmenin ikinci koşulu ise asıl davadaki taleplerin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Başka bir deyişle söz konusu iddia veya savunmada açıkça haksız durumda bulunmamak ve haklı olduğu yolunda hâkimde yaklaşık bir kanaat oluşturabilmek gerekir. Haksız yargılama ve takiplerin çoğalıp mahkemelerin ve icra organlarının gereksiz yere uğraştırılmaması ve adli yardım kurumunun kötüye kullanılmamasının engellenebilmesi için haklılık koşulu özenle incelenmelidir (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş/Korkmaz, s. 2417-2419).
20. Adli yardım talebinde bulunan kişi iddiasının ve adli yardım talebinin dayanağı olan delilleri göstermeli ve mahkemeye sunmalıdır. Bu husus HMK’nın 336/2. maddesinde “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir.
21. Adli yardım talep eden kişi, elinde bulundurduğu veya o sırada bilinen delilleri sunmamışsa mahkemece başka bir inceleme yapılmaksızın dosya üzerinden adli yardım talebi derhal reddedilmelidir.
22. Öte yandan talepte bulunanın mali gücüyle ilgili ispat konusunda hâkim tam bir kanaate sahip olmalıdır; bu yönüyle mali yetersizlik koşulunun ispatı için tam ispat ölçüsünün geçerli olduğunun kabulü gerekir. Haklılık koşulunun ispatında ispat ölçüsü, yaklaşık ispattır.
23. Kanun yoluna başvuru aşamasında ise temyize müracaat için gerekli olan giderleri karşılamak zorunda kalındığında, talepte bulunanın kendisi ve ailesinin geçiminin ciddi ölçüde zor duruma düşüp düşmeyeceği araştırılır. Temyiz aşamasındaki haklılık koşulu ise temyiz talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması koşulu şeklinde anlaşılmalıdır. Yargıtay, adli yardım talebini bu aşamada reddederse temyiz incelemesine geçilmez, dosya ilgili mahkemeye çevrilerek bu mahkemece temyiz harcının yatırılması için talepte bulunana süre verilir (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2427).
24. HMK’nın “Adli yardım talebinin incelenmesi” başlıklı 337. maddesinin 1. fıkrasında mahkemenin adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği belirtilmiş, 11.04.2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun"un 23. maddesi ile eklenen ikinci cümlesinde ancak talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı düzenlenmiştir. 6459 sayılı Kanun"un 23. maddesi ile değişik 2. fıkrada ise; “Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir.” hükmü yer almaktadır.
25. Madde hükmünde açıkça belirtildiği üzere adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz incelemesi sonucunda verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilen taraf ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanarak yeniden talepte bulunabilir.
26. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının sunduğu belgeler ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında adli yardım talebinin kabulü gerektiği sonucuna varılarak ön sorun bu şekilde aşılmış ve işin esasının incelenmesine geçilmesine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
27. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle gider avansı kavramına kısaca değinmek gerekir.
28. HMK"nın 114. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiş olup Kanun"un 115/2. maddesine göre de dava şartı noksanlığının giderilmesi için mahkemece verilen kesin süre içerisinde bu şart yerine getirilmezse dava usulden reddedilir.
29. HMK"nın Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 120. maddesinde ise; "Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
3) (Ek:22/7/2020-7251/9 md.) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır." hükmü bulunmaktadır.
30. Öte yandan 06.08.2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 197. maddesinde, dava dilekçesinin, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edileceği ve tevzi formunun bir örneğinin başvuru sahibine verileceği hükme bağlanmıştır.
31. Yönetmeliğin "Harç, gider avansı ve delil avansının ödenmesi" başlıklı 205. maddesinde de; " (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2) Adlî yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adlî yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir..." düzenlemesi bulunmaktadır.
32. Gelinen bu noktada "kesin süre" kavramı üzerinde de kısaca durulmalıdır.
33. Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken, bir kısım sürelerin tespiti ise işin özelliğine ve tarafların durumuna göre hâkime bırakılmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir.
34. HMK"nın 90. maddesine göre, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeple artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler".
35. Aynı Kanun’un 94. maddesi ise; “Kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmünü içermektedir.
36. O hâlde, kanunun tayin ettiği süreler hâkim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, hâkimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hâkim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi hâlinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hâkim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur.
37. Bu şekilde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hâkim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
38. Somut olayda; mahkemece tensip tutanağının (8) numaralı bendindeki ara kararı ile davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, davacının karara yönelik itirazı ... 1. İş Mahkemesinin 04.01.2016 tarihli ve 2015/2 D. İş No ve 2016/1 D. İş Karar No"lu kararı ile reddedilmiştir.
39. Bunun üzerine davacıya üzerinde "Adli yardım talebinin reddine ilişkin ... 1. İş Mahkemesinin 2015/2 Değişik İş Esas 2015/1 (2016/1) Değişik İş Karar numaralı kararı gönderilmiş olup, HMK 114/g maddesi gereğince yatırmanız gerekli 150 TL gider avansının tebligatın tebliğinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde yatırmanız yatırmadığınız takdirde davanın usulden reddedileceği ihtar olunur" şeklinde açıklama yer alan tebligat çıkarılmış olup, tebligata hakimin sicil ve imzası ile mahkeme mührünü içeren muhtıra ekli olduğuna dair kayıt bulunmadığı gibi, UYAP"ta ve dosyada fiziki olarak da bu yönde hazırlanan bir muhtıraya rastlanmamıştır. Tebligat evrakı üzerindeki imzanın ise aidiyeti tespit edilememektedir. Hâkim sicili de yer almamaktadır.
40. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgular bir arada değerlendirildiğinde; mahkemece davacıya gider avansını yatırması için verilen kesin sürenin usulüne uygun olmadığı, bu nedenle hukuki sonuç doğurmayacağı ve direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
41. Nitekim HGK"nın 07.02.2019 tarihli ve 2017/9-1778 E., 2019/108 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
42. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.04.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.