Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/569
Karar No: 2019/150

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/569 Esas 2019/150 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/569 E.  ,  2019/150 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Çocuk Ağır Ceza
    Tarih : 31.03.2015
    Sayısı : 90-162

    Yağma suçundan sanık ..."ın TCK"nın 148/1, 31/3, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23 ile CMK"nın 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve üç yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Kartal (Kapatılan) Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.11.2008 tarihli ve 41-118 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Anadolu 47. Asliye Ceza Mahkemesince hükmolunan denetimli serbestlik tedbirine uymadığının anlaşılması sonucu hapis cezasından çevrilen adli para cezası ile mahkûmiyetine karar verilmesi üzerine dosyayı ele alan İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince 31.03.2015 tarih ve 90-162 sayı ile hükmün açıklanmasına, sanığın TCK"nın 148/1, 31/3, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.09.2018 tarih, 471-5542 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
    Daire Üyeleri M. Kurt ve O. Usta “...Hapis cezasına mahkûm olma koşulu gerçekleşmediğinden hükmün açıklanmasına karar verilmeyeceği ve kararın bozulması gerektiği,” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.10.2018 tarih ve 139701 sayı ile;
    "...Suç tarihi olan 23/09/2006 tarihinde yürürlükte bulunan ve buna göre hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde işlediği sonuç adli para cezasına ilişkin suçu sebebiyle hükmün açıklanmasına yasal olanak bulunmadığı," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince, 05.11.2018 tarih, 3495-6548 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23 ve CMK"nın 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve üç yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanık hakkında denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyetinin adli para cezası olması hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık hakkında 23.09.2006 tarihinde otobüs durağında bekleyen Ramazan Yıldırım"ı dövüp tehdit ederek cebindeki 115 TL"yi aldığı iddiasıyla TCK"nın 148/1, 168/3 ve 31/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, Kartal (Kapatılan) Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 25.11.2008 tarih ve 41-118 sayı ile sanığın TCK"nın 148/1, 31/3, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23 ile CMK"nın 231. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ve herhangi bir yükümlülük altına alınmaksızın 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın da 03.12.2008 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği, sanığın denetim süresi içinde 26.08.2010 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Anadolu 47. Asliye Ceza Mahkemesince hükmolunan denetimli serbestlik tedbiri kararına uymadığının anlaşılması üzerine TCK"nın 191/1, 62, 50/1-a ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın da 29.12.2014 tarihinde kesinleştiği, İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan ihbar üzerine dosyayı ele alan İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince 31.03.2015 tarih ve 90-162 sayı ile sanığın TCK"nın 148/1, 31/3, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23 ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddelerinin uygulanma şartları ve hükmün açıklanması üzerinde durulmalıdır.
    5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun suç tarihinde yürürlükte bulunan 23. maddesi;
    “(1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda belirlenen ceza, en çok üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
    (2) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için gerekli koşullar şunlardır:
    a) Çocuğun daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması.
    b) Çocuğun yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmiş olması.
    c) Çocuk hakkında, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları itibarıyla bir cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi.
    d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi. Suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde, mahkemece takdir edilecek bir miktarda paranın bir defada Maliye veznesine yatırılması. Ancak bu koşul, çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması hâlinde aranmayabilir.
    (3) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde, çocuk, beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulur. Bu süre içinde çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesine, belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
    (4) İkinci fıkranın (d) bendinde belirtilen koşulun yerine getirilememesi hâlinde; denetimli serbestlik süresince sanığa aşağıdaki yükümlülüklerden biri yüklenerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir:
    a) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aylık taksitler hâlinde ödenerek tamamen giderilmesi.
    b) Suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde, mahkemece takdir edilecek miktarda paranın aylık taksitler hâlinde Maliye veznesine yatırılması.
    (5) Denetimli serbestlik süresi içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmadığı ve yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, davanın düşmesine karar verilir.
    (6) Çocuğun denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme, yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir.
    (7) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
    (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.” şeklinde düzenlenmişken,
    19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 40. maddesi ile;
    “Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır.” hâlini almıştır.
    15.07.2005 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 19.12.2006 tarihine kadar yürürlükte bulunan 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi uyarınca; mahkemece belirlenen cezanın en çok üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adli para cezası olması hâlinde, çocuğun daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmiş olması, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları itibarıyla bir cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi ve çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olması koşuluyla mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi koşullarının varlığı hâlinde veya zararın tamamen giderilmesi koşulunun yerine getirilememesi durumunda 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan yükümlülükler yüklenerek çocuk hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. (Feridun Yenisey- Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 819.)
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralarla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun"un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
    Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi; 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiştir.
    5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
    b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
    c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
    Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilecektir.
    Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmü, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
    Karma bir niteliği bulunan bu kurumun, maddi ceza hukukuna ilişkin yönü nazara alındığında, 5237 sayılı Kanun"un 7/2. maddesinde tanımlanan lehe yasanın geçmişe yürümesi ilkesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma ve açıklanma şartları bakımından sanığın lehine olan kanuna göre uygulama yapılması gerekmektedir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
    Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." hükmünü taşımaktadır.
    Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.
    CMK"nın 231. maddesi uyarınca denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Denetim süresi içinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Mahkeme, ancak, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. Bu suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine, bu suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması, TCK"nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya kesin nitelik arz etmesi hükmün açıklanması bakımından sonucu değiştirmeyecektir. Görüldüğü üzere kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Öte yandan, bilinçli taksir hâli de dâhil olmak üzere, ikinci suçun taksirle işlenmesi durumunda hüküm açıklanmayacaktır.
    Ancak, 5395 sayılı Kanun"un 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmesinden önceki 23. maddesinin altıncı fıkrasına göre çocuklar bakımından açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için çocuğun denetim süresi içinde işlediği suçun kasıtlı bir suç olması yeterli olmayıp, aynı zamanda verilen mahkûmiyet hükmünün hapis cezasını gerektiren bir suç olması gerektiği belirtilerek ikinci suçtan verilecek mahkûmiyetin niteliği konusunda kısıtlayıcı bir hükme yer verilmiştir.
    Bu aşamada 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “hapis cezasını gerektiren” ibaresinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde durulması uyuşmazlık konusunun çözümünde faydalı olacaktır.
    5395 sayılı Kanun"un suç tarihinde yürürlükte bulunan 23. maddesinin 5. fıkrası “Denetimli serbestlik süresi içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmadığı ve yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, davanın düşmesine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, açıklanması geri bırakılan hükümle ilgili olarak davanın düşmesine karar verilebilmesi için çocuğun denetimli serbestlik süresi içerisinde hakkında belirlenen yükümlülüklere uyması ve kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmaması gerekmektedir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere kasıtlı bir suçtan dolayı adli para cezasına hükmolunan çocuklar hakkında anılan Kanun"un 23. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde düşme kararı verilmesine engel bulunmamaktadır. Kanun"un 23. maddesinin beşinci fıkrası ile altıncı fıkrası birlikte değerlendirildiğinde altıncı fıkrada bahsedilen “hapis cezasını gerektiren” ifadesinin sonuç cezaya yönelik olduğu açıktır.
    5395 sayılı Kanunun"un 23. maddesinin ilk hâlinde, hangi yaş grubunda bulunduğuna ve eyleminin şikâyete tabi olup olmadığına bakılmaksızın çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adlî para cezası olduğu takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Hükmolunan bu cezanın da TCK"nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesi ya da TCK"nın 51. maddesine göre ertelenmesi imkânı bulunmaktadır. Ancak, 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu, denetim süresindeki farklılık hariç, çocuklar hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması CMK"nın 231. maddesindeki şartlara tâbi tutulmuştur. 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşulları, çocuk veya yetişkinler arasında herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, maddede düzenlenen istisnalar dışında, iki yıl veya daha az hapis ya da adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde değiştirilmiştir. CMK"nın 231. maddesinin yedinci fıkrası ile de cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin TCK"nın 50 ve 51. maddelerinin uygulanamayacağı hüküm altına alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine ilişkin koşullarda kısıtlamaya gidilmiştir. Bu nedenle çocuklar bakımından 5395 sayılı Kanun"un 5560 sayılı Kanun"un 40. maddesi ile değiştirilmeden önceki hâlinin daha lehe olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık hakkında 23.09.2006 tarihinde işlediği suç nedeniyle Yerel Mahkemece 25.11.2008 tarihinde 5395 sayılı Kanun"un 23 ve CMK"nın 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde 26.08.2010 tarihinde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan İstanbul Anadolu 47. Asliye Ceza Mahkemesince hükmolunan denetimli serbestlik tedbiri kapsamında hazırlanan denetim planına uymadığının anlaşılması nedeniyle hapis cezasından çevrilen 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılması üzerine yapılan ihbar sonucunda 31.03.2015 tarihinde Yerel Mahkemece hükmün açıklandığı olayda; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının ceza usul hukukunun yanı sıra maddi ceza hukukunu da ilgilendiren karma bir özelliğe sahip olmasından dolayı sanık hakkında lehe kanunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve fakat hüküm tarihinden önce değiştirilen 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesinin 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinin 5 ve 6. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, denetim süresi içinde işlenen suç nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için hapis cezasına mahkûmiyetin zorunlu kılınması ve sanık hakkında denetim süresi içinde işlediği suç nedeniyle hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK"nın 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmiş olması ve aynı maddenin 5. fıkrasında uygulamada asıl mahkûmiyetin bu fıkra hükmüne göre çevrilen adli para cezası olduğunun belirlenmesi karşısında; Yerel Mahkemece sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen netice adli para cezası esas alınarak hükmün açıklanmasında isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17.09.2018 tarihli ve 471-5542 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 31.03.2015 tarihli ve 90-162 sayılı hükmünün, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suçtan adli para cezası ile cezalandırılması nedeniyle hükmün açıklanabilmesi koşulları oluşmadığı hâlde mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi