10. Hukuk Dairesi 2016/3050 E. , 2016/12418 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Mahkemesi : ... İş Mahkemesi
Mahkeme, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne davacının 22.03.1985 ile 27.07.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğuna karar vermiştir.
Hükmü, davalı Kurum vekilinin temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı... Kanunu"nun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği olarak davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanundur.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde "...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu.... sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar”
için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise bu kez. kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,....Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da .... Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan ....Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra .... sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Davaya konu somut olayda; .. Odasındaki kaydı dayanak alınarak 1999 tarihli giriş bildirgesi ile 22.03.1985 tarihinden itibaren (meslek yazılmaksızın) 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olan davacı; önce, Oda kaydının sona erdiği 27.07.2000 tarihine kadar sigortalı olarak kabul edilmiş; daha sonra 12.01.2002 tarihinde yapılan değerlendirmede, anılan Oda kaydının geçersiz olduğu sonucuna varılarak sigortalılığı iptal edilmiştir.
Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın iptal edildiği ve dava konusu dönemde yürürlükte olan yukarıda açıklanan 3165 sayılı Kanunla getirilmiş düzenlemeye göre sigortalılığın varlığı sorunu çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden, "vergi dairesine/meslek kuruluşuna/sicile kayıtlı olmak" ile birlikte "kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma" olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsurlar olup, her iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Ancak her iki şartın yada şartlardan birinin bulunmadığı ve böylece 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın sözkonusu olmadığı durumlarda; şayet varsa, davalı Kurum"un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi kapsar şekilde) herhangibir şekilde prim tahsil ederek, uzun süre bu primleri kullanması ve sigortalılığa ilişkin uzun süre umut verdikten sonra sigortalılığı iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kuralıyla bağdaşmayacak olup, bu halde, sigortalılığın geçerli olduğu sonucuna varmak gerekir.
Ne var ki; sigortalı kimse kendi hilesinden istifade edemeyeceğinden bu kuralın uygulanabilmesi için usulsüz oda/vergi/sicil kaydının sigortalının da katılımının bulunduğu muvazaalı bir işlem sonucu oluşturulmamış olması gereklidir. Nitekim,.... Kurulunun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490; E: 11.11.2009 gün ve 2009/10-412, K: 2009/510; 14.07.2010 gün ve E: 2010/21-369, K: 2010/391 sayılı kararlan bu doğrultudadır.
Eldeki davada; davacının tescil tarihi, odada kayıtlı olduğu tarihler, aidat ve oy kullanımına ilişkin durum ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre; Davacının sigortalılığına esas alınan 06.04.1984 tarihinde başlayan .... sıra numaralı ... üye kaydı geçersiz olduğundan, bu kayıt dayanak alınarak davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Davacı tarafından oda kaydının başladığı tarihten itibaren 1999 yılına kadar Kuruma herhangi bir başvuruda bulunulmamış ve...giriş bildirgesinin verildiği yıla kadar da herhangi bir prim ödemesi yapılmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece, geçerli bir oda kaydı bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Olarak imzalanmıştır.