20. Hukuk Dairesi 2014/426 E. , 2014/1621 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 07.12.2012 tarihli dilekçe ile, mahkemece 01.06.2004 gün 2003/371-325 sayılı karar ile dava konusu Duacı Köyü 346 parsel sayılı taşınmazın Hazine olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, davalı gerçek kişiler lehine tapu kaydına yazılan zilyetlik şerhlerinin silinmesine karar verildiğini, kararın taraflara tebliğ edildiğini ve Hazine tarafından temyiz edilmiş ve 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün 2009/2498 - 5114 sayılı kararı ile bozulmuş ise de, ilk kararın davalı gerçek kişilerce temyiz edilmediğinden aleyhlerine kesinleştiğinin şerh verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili 04.03.2013 havale tarihli dilekçe ile, davacı tarafın 07.12.2012 tarihli dilekçesi sonucu 346 parselde davalılar lehine konulan zilyetlik şerhlerinin silinmesine karar verildiği, davalıların davadan haberinin olmadığı, tebligatların usûlsüz yapıldığı, kararın Hazine tarafından tümden temyiz edildiği, bozma kapsamı dışında kalan bir hususun bulunmadığı, davalıların 2/B niteliğindeki taşınmaza ilişkin satış başvurusunda bulunduğundan Kepez Tapu Müdürlüğüne yazılan şerhin kaldırılması işleminin durdurulması veya 346 parsele ilişkin bir işlem yapılmaması için ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.
Davalılar vekili 04.03.2013 havale tarihli ayrıca ibraz ettiği dilekçe ile de, 01.12.2009 gün 2009/360-511 sayılı kararı 22.03.2013 günü öğrendiklerini, yargılama aşamasında yapılan tüm tebligatların usûlsüz olduğunu, davacının aynı zamanda köy muhtarı olduğunu, tüm tebligatların kendisi tarafından alındığını, ilk olarak verilen 01.06.2004 gün 2003/371-325 sayılı kararında aynı şekilde usûlsüz olarak tebliğ edildiğini, davalıların haberi olmadığından savunma haklarının kısıtlanarak yargılamanın bitirildiği gerekçesiyle mahkemece kesinleştirilen hükmü temyiz etmiştir.
Mahkeme, zilyetlik şerhinin silinmesine ilişkin hükmün kesinleştiğinin tapuya bildirilmesine, 01.12.2009 gün 2009/360 - 511 sayılı kararın 22.07.2011 tarihinde kesinleştiğinden temyiz isteminin reddine, 01.06.2004 gün 2003/371 - 325 sayılı hüküm fıkrasının 2. bendinde yer alan zilyetlik şerhlerinin silinmesine ilişkin kararın davalılar aleyhine kesinleştiğinden davalılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin ve tavzih isteminin reddine karar verilmiş, verilen ek kararlar davalı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Davalılar vekilinin 01.12.2009 gün 2009/360 - 511 esas sayılı karara ilişkin yaptığı temyiz istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davalılar vekilinin hükmü 22.03.2013 tarihinde öğrendiklerine dair savının, mahkemece davanın tümden reddine ilişkin
- 2 -
2014/426 - 1621
verilen 01.12.2009 gün 2009/360-511 sayılı kararın davalı asillere tebliğ edildiği ve gerekçeli karar içeriğinde temyiz konusu yapılan kararında belirtildiğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile temyiz talebinin reddine ilişkin verilen ek karar usûl ve kanuna uygundur.
2) Davalılar vekilinin tavzih ve tedbir istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile çekişmeli 346 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ve tapu kaydındaki davalılar lehine bulunan zilyetlik şerhlerinin silinmesine ilişkin verilen 01.06.2004 tarih 2003/371 - 325 sayılı kararda yer alan “Tapu kaydına gerçek kişi davalılar lehine yazılan zilyetlik şerhlerinin silinmesine” ilişkin 2. fıkrası hükmünün aleyhe temyiz olmadığından kesinleştiğine karar verilmiş ve tapu kaydında bu karara göre işlem yapılmış ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
Şöyle ki; davacı tarafın davasının kabulüne ilişkin verilen karar Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün 2009/2498 - 5114 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...orman rejimi dışına çıkarma işlemi Hazine adına yapılacağından, 2896 ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesine olanak bulunmadığı, tapunun beyanlar hanesinde zilyet edilenlerin gösterilebilmesi için diğer şartların yanı sıra kadastro tesbit tarihinden geriye doğru en az 5 yıl süreyle o köyde ikamet etmesi ve o orman köyü nüfusuna kayıtlı olması gerektiği, oysa, davacının, çekişmeli taşınmazın bulunduğu köy nüfusuna kayıtlı olmadığı ve geçmiş 5 yılda bu köyde oturmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi...” gereğine değinilerek bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi de 08.09.2009 gün 2009/12587-12509 sayılı karar ile reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş ve hüküm Dairenin 23.12.2010 gün 2010/7958 - 16520 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
O halde, Dairenin yukarıda belirtilen bozma kararında, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu belirtildikten sonra, davacının taşınmazın bulunduğu köy nüfusuna kayıtlı olmadığından 2924 sayılı Kanun uyarınca hak sahipliği şartlarının yararına oluşmadığı belirtildiğine göre, mahkemenin 01.06.2004 tarih 2003/371-325 sayılı kararının 2. fıkrasındaki davalı gerçek kişilerin zilyetlik şerhlerine ilişkin verilen kararın da bozma kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahkemece, bozma kararın uyulması, yeniden tayin edilen duruşma gün ve saati ile verilen gerekçeli kararın davalı gerçek kişilere tebliğ edilmesi nazara alındığında, zilyetlik şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin verilen kararın bozma kapsamında kaldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalılar vekilinin kararın kesinleşmediğine ilişkin verdiği tavzih isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin 01.12.2009 gün 2009/360-511 esas sayılı karara ilişkin yaptığı temyiz istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile bu ek kararın ONANMASINA,
2) Yukarıda ikinci bentde açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin tavzih ve tedbir istemi hakkında verilen ek karara ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 11/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.