Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,.parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakmak şartı ile davalı gelinine tapuda temlik ettiğini, ancak davalının evi terkettiğini, bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının oğlu olan eşinin kendisine kötü muamalede bulunarak evden kovduğunu, bu nedenle bakım borcunu yerine getiremediğini, davacının birlikte oturma teklifini de kabul etmediğini, davacıya 27 yıl süreyle baktığını şimdide bakmak istediğini ancak evine dönemediği için görevini yapamadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bakım borcunu ifa etmemede davacının bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere, özellikle tarafların (bakım alacıklısı ve bakım borçlusunun) tutum ve davranışlarına göre, kendi kusurlarından kaynaklanmayan önemli sebepler nedeniyle davacının oğlu davalının da eşi olan dava dışı A.."ın, Simav Asliye Hukuk Mahkemesince aile mahkemesi sıfatıyla verilen 13.5.2005 gün 2005/153 esas, 2005/141 sayılı kararında belirlenen olgular karşısında, tarafların bir araya gelerek sözleşmede öngörüldüğü biçimde bakım koşulunun yerine getirilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları da değerlendirilmek suretiyle uygun bir irada hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.