Davacı tarafından, davalı aleyhine 06.12.2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, davalının darı ekili taşınmazını sularken sulama işini takip etmemesi nedeniyle 601 ada 11 parsel sayılı taşınmazında ekili domates fidanlarının zarar gördüğünü öne sürerek, tazminat istemiyle dava açmıştır. Davalı, kusurun davacıda olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında davalının kusuru aranmaz, zarar ile davalının eylemi arasında illiyet bağı bulunması yeterlidir. Öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın meydana gelmesinde veya artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı Borçlar Kanununun 44. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737. ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davalının, uygulama gereği, sulama işi bittikten sonra su dağıtma işini yapan dava dışı S.. G..’ e haber vermesi gerektiği halde haber vermediği, adı geçen görevlinin aracı fonksiyonunu ifa edememesi nedeniyle davacının taşınmazını su bastığı, bu nedenle olayın meydana gelmesinde davalının kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, davacının da davaya konu serasının etrafında tedbir amaçlı drenaj kanalı veya tümsek yapmak suretiyle su baskınına karşı tedbir alması gerekirken almadığı, zararın doğmasında kusurunun bulunduğu mahkemece yapılan keşif ve keşif sonrası bilirkişilerce düzenlenen raporlarla belirlenmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece, zararın meydana gelmesinde davacının da kusuru olduğundan Borçlar Kanununun 44. maddesi uyarınca zarar miktarından indirim yapılması suretiyle davacı yararına uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 02.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.