19. Ceza Dairesi Esas No: 2015/12479 Karar No: 2016/1605 Karar Tarihi: 10.02.2016
1219 Sayılı Kanuna Aykırılık - Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/12479 Esas 2016/1605 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davada, belgeli diş protez teknisyeni olan sanığın 1219 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi kapsamında kaldığı ve aynı Kanun'un 5728 sayılı Kanun ile değişik ek 7/2. maddesi delaletiyle 41. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, hüküm doğrudan 5728 sayılı Kanun ile değişik 1219 sayılı Kanun'un 41. maddesi uyarınca verilmişti. Temyiz isteği sonucunda, hüküm bozuldu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesine göre hak yoksunlukları ile 1219 sayılı Kanun'un Ek. 7/2-2. cümlesine göre müsadere kararı verilmesi gerektiği belirtildi. Kararda, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi ve 1219 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi detaylı bir şekilde açıklanmaktadır.
19. Ceza Dairesi 2015/12479 E. , 2016/1605 K. "İçtihat Metni"
Tebliğname No : 7 - 2013/199913 MAHKEMESİ : Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi TARİHİ : 31/01/2013 NUMARASI : 2012/455 (E) ve 2013/53 (K) SUÇ : 1219 Sayılı Kanuna Aykırılık Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Sanığın diş protez teknisyeni olduğuna dair belgesinin dosya içinde bulunması karşısında; belgeli diş protez teknisyeni olan sanığın eyleminin 1219 sayılı Kanun"un ek 7. maddesi kapsamında kaldığı ve aynı Kanun"un 5728 sayılı Kanun ile değişik ek 7/2. maddesi delaletiyle 41. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde doğrudan 5728 sayılı Kanun ile değişik 1219 sayılı Kanun"un 41. maddesi uyarınca ceza tayini, sonuca etkili görülmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu, Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır. Ancak, 1-Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu, 2-Adli emanet ve güven senedinde bulunan eşyaların 5237 sayılı TCK"nın 54. maddesi gereğince müsaderesi yerine müsadere hükmü içermeyen 1219 sayılı Kanun"un Ek. 7/2-2. cümlesine göre müsadere kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesi uyarınca, hükümden TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp, yerine ""24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı iptal kararı da gözetilerek, kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına," ve müsadereye ilişkin kısımdan ""1219 sayılı Kanun"un Ek. 7/2-2. cümlesi"" ibaresi çıkarılarak yerlerine ""5237 sayılı TCK"nın 54. maddesi"" ibarelerinin yazılmak suretiyle, başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.