Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,1 parsel sayılı taşınmazın C..k.. F...adına iken, davalılar tarafından açılan tapuda isim tashihi davası sonucu miras bırakanları olan F.. O.. adına tescil ettirilip adlarına intikali sağladıklarını, sonrada davalı G...’e devrettiklerini, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürüp, tapu iptal ve pay oranında tescil istemişlerdir.
Davalılardan G... iyiniyetli olduğunu bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, sahtecilik iddiası sabit görülerek tescilin yolsuz olduğu,davalı G...’in de iyiniyetten yararlanamayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı G...tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi .... ..raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; çekişmeli .. parsel sayılı taşınmazın C.. k.. F.. adına kayıtlı iken bir kısım davalılar tarafından tapuda kayıt tashihi davası açılmak suretiyle soyadı düzeltilerek, miras bırakanları F.. O..adına tescil ettirip, bilahare, 11.10.2004 tarihli akitle adlarına intikalini sağlamışlar ve aynı akitle de davalı G.."e satış yoluyla temlik edilmiş ve daha sonra Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından yargılamanın yenilenmesi istenerek, davalıların miras bırakanı adına tescile dayanak olan tapuda isim tashihine ilişkin kararın iptal edilip, kesinleştiği anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, kayıt maliki F...."nın davalıların miras bırakanı F... olmadığı hükümle sabittir.
Kaldı ki, davacılar da, çekişmeli taşınmazın kendi miras bırakanları olan F..K...a ait olduğunu bildirerek eldeki davayı açmışlardır.
27.12.1939 tarih ve 11/60 sayılı İçtihadı Birleştirme kararlarında da belirtildiği üzere ferağ ve tapudaki intikalin aynı zamanda ve birlikte yapılmasına hukuken mani bir hal olmayıp, mirasçıların adlarına intikalini takip eden işlemle temellük edenin ediminin sicilden olduğunun kabulü gerekir. O halde, sicilden edinen kişinin 2.el durumunda bulunacağı ve koşuların varlığı halinde Türk Medeni Kanunu"nun 1023.maddesinin koruyuculuğundan faydalanacağı tartışmasızdırBilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda ..ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.G...bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişi lerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda ise; davalı G...in ediniminde iyiniyetli olup olmadığı üzerinde durulmadan, ilk el olduğu kabül edilerek, davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Hal böyle olunca, tarafların bildirecekleri deliller toplanarak 2.el konumunda bulunan davalının iyiniyetli olup olmadığının yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek, açıklığa kavuşturulması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir, kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.