Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3742
Karar No: 2022/2566
Karar Tarihi: 15.02.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/3742 Esas 2022/2566 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2020/3742 E.  ,  2022/2566 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili ile davalı vekili tarafından talep edilmiş, davalı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 23/11/2021 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ... Genel Başkanı ...’nun 21/11/2017 tarihindeki grup toplantısında, bir takım belgeler açıklayacağını belirterek; Cumhurbaşkanı ... ve yakınlarının yurt dışına milyonlarca dolar para transfer ettiğini, 28/11/2017 tarihinde ise "....Yurt dışına milyonlarca dolar para aktarıldığını ispat ediyorum." şeklinde elinde salladığı lâkin göstermediği ve basına da dağıtmadığı belgeler ile; Cumhurbaşkanı ... ve yakınları hakkında suç isnadında bulunduğunu, akabinde aynı gün maddi gerçeklikten uzak olan bu iddialar için müvekkilinin avukatlık görevi gereği basın açıklaması yaparak; "Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde mukim bir banka şubesinden, müvekkillerim adına kayıtlı bir hesap numarasından, yurt dışındaki herhangi bir şahsa veya herhangi bir şirkete tek kuruş para gönderilmediğini, gösterilen belgelerin bunu ispat eden belgeler olmadığını, biz yargı önünde ...'ndan hesabını soracağız ve 'hodri meydan’ diyoruz, belgeleri yayınlasın.” şeklinde açıklamada bulunduğunu, yapılan açıklamanın iddia edilen böyle bir belge olmaması sebebiyle uğranılan haksızlığı savunma amacı taşıdığını, yine davalı tarafından, "5 Aralık Eşitlik ve Adalet Kadın Buluşması”nda yapılan konuşmada; "..Daha belgeyi görmeden sahte ilan ettiler; daha belgeyi görmeden. Ya bir görün kardeşim. Bir de o Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zatın avukatı da aynı, "sahtedir..." ya daha konuşmaya başlamadık ya bir konuşalım önce, bir belgeyi eline al bakalım sahte midir değil midir? sahtekarlığı siz çok iyi bilirsiniz sahtekarlığın ne olduğunu da siz çok iyi bilirsiniz ben bunu gayet iyi biliyorum, sahtekarlar sizin elinize su dökemez her türlü dümen var sizde, her
    türlü numara var sizde, her türlü üçkağıt var sizde, vergi ödememek için bir daha söylüyorum, bu memlekette vergi ödememek için her türlü sahtekarlığı yapıyorsunuz, her türlü numarayı çekiyorsunuz. ben bunları bilmez miyim, ya ben eski maliyeciyim, eski hesap uzmanıyım, malı götüreni senden çok daha iyi bilirim, senin hırsızlığını ben çok daha iyi ortaya çıkarırım sen hiç merak etme." şeklinde hakaret edildiğini, davalının bu hakaretlerini pekiştirerek canlı olarak katıldığı 19/12/2017 tarihinde ... televizyonundan yayınlanan ‘... Özel röportaj’ programında da konuyla ilgili açıklamalarda bulunarak; “…Daha belgeleri açıklamadan önce "Belgeler sahtedir" dediler. Belgeyi görmeden nasıl bir avukat sahtedir der? Önce bir görmesi lazım. Önce inkar etmediler, yani bu şirket satışıdır dediler. Peki kardeşim hangi şirket? Niye cevap vermiyorlar?” şeklinde beyanda bulunduğu, 20/12/2017 tarihinde gazetecilerle kahvaltı organizasyonu yapıldığını ve davalının bu organizasyondaki açıklamalarında; “Belgeler gerçek. Savcılık istiyorsa belgeleri oradan alır. Sadece Halk Bankın dekontları olsa, dekontları yok edebilirlerdi. Bu iktidardan her şey beklenir. Ama swift kaydı olunca o kayıtları kimse silemiyor. Beni asıl üzen Saray'ın avukatı daha belgeleri açıklamadan 'onlar sahte' dedi. Eminim onun avukatlığı sahtedir. O avukatı da baroya şikayet ettik. Biz bunun arkasını bırakmayacağız, artı suç duyurusunda bulunacağız.” şeklinde beyanda bulunarak müvekkilini kastederek birçok kez kullandığı "sahte" ve "sahtekar" ifadelerinde müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ...’nun 21/11/2017 tarihli TBMM Grup toplantısında ... ve yakınları tarafından yurt dışına milyonlarca dolar para aktarıldığını iddia ettiğini, 28/11/2017 tarihli TBMM Grup toplantısında ise bu iddialarını yansıtan belgeleri kamuoyu ile paylaşarak tüm iddialarını ispat ettiğini, 28/11/2017 tarihinde ... ve yakınları adına basın açıklaması yapan davacı Av. ...’in, mesleği ile bağdaşmayacak şekilde bu açıklamayı yaptığını, önceden hazırlanmış olan “Basın Açıklaması” başlıklı metni de basın mensuplarına vererek yayımlanmasını sağladığını, davacı avukat tarafından ifade edilen basın açıklaması içerikli metnin, basını bilgilendirmek için hazırlanmadığını, tamamen hakaret ve iftira kastıyla yazıldığını, davacı avukatın Avukatlık Meslek İlkelerinden uzaklaşarak müvekkili hakkında kamuoyunda olumsuz algı oluşturmaya yönelik bu metni basın ile paylaşması karşısında müvekkili tarafından ağır şekilde eleştirilebileceğinin kabulü gerektiğini, konuşmada geçen olguların görünür gerçeklik kapsamında kaldığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini beyan ve savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesince; kamuoyuna davaya konu belgeleri ilk defa açıklama yaparak sunan davalı ... Genel Başkanı ...'nun Anayasanın 26. maddesi AİHM 10/2.maddesi uyarınca insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi amaçlı siyasal riskte alınarak yapmış olduğu bu açıklamaların kamuoyu önünde araştırma ve tartışılmasını istediği, kamuoyunda da bu konuda görsel ve yazılı basında haber konusu yapıldığı ve tartışıldığı sırada, davacı tarafın müvekkilinin haklarını savunmak, söz konusu belgelerin gerçek olmadığı ve sahte olarak üretildiği savı ile kamuoyuna açıklama yapması sonrasında, kamuoyunda bu belgelerin sahte veya gerçek olup olmadığı yönündeki tartışma sırasında, davalı ... Genel Başkanı ...'nun da belgelerin gerçek
    olduğu, sahte olmadığı, araştırılması gerektiği, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amaçlı olarak düşüncelerini kamuoyu ile paylaşırken, davacı aleyhine sarfettiği "Sahte" kelimesinde herhangi bir kasıt bulunmadığı, kamuoyundaki sahte ve gerçek araştırmasını ve soru cevap ikilemesine dayalı olarak yapıldığı, davalı tarafından yapılan açıklamalarda kullanılan sahte kelimesinin davacı avukatın sahte olduğu ve onu toplum önünde gerçek bir avukat olmadığı anlamında kullanılan bir kelime olarak algılanmasının doğru olmadığı, aslında Man Adası ile ilgili evrakların sahte olmadığı anlamında kullanıldığı, davacı açısından kullanılan sahte ibaresinin hukuka uygunluk ölçütü içerisinde, görünürdeki gerçeğe uygun, eleştirisel boyutta olduğu, kişisel bir eleştiri ve küçük düşürmeyi hedef alacak şekilde ve bu nedenle davacıya zarar verici bir üslup ve cümleler bütünlüğü içerisinde sarf edilmeyen bu sözler nedeniyle, atılı TBK 58.maddesinde belirtilen haksız fiilin oluşmadığı ve bu anlamda da TMK 24 ve 25.maddesi ve TBK 58.maddesi uyarınca davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesini gerektirir koşullar oluşmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş; Bölge Adliye Mahkemesince; davalı ... Genel Başkanı ...'nun 05/12/2017 tarihinde Eşitlik ve Adalet Kadın Buluşmasında davacıyı kastederek “ Daha belgeyi görmeden sahte ilan ettiler; daha belgeyi görmeden. Ya bir görün kardeşim. Bir de o Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zatın avukatı da aynı, "sahtedir..." ya daha konuşmaya başlamadık ya bir konuşalım önce, bir belgeyi eline al bakalım sahte midir değil midir? sahtekarlığı siz çok iyi bilirsiniz sahtekarlığın ne olduğunu da siz çok iyi bilirsiniz ben bunu gayet iyi biliyorum. Sahtekarlar sizin elinize su dökemez her türlü dümen var sizde, her türlü numara var sizde, her türlü üçkağıt var sizde, vergi ödememek için bir daha söylüyorum bu memlekette vergi ödememek için her türlü sahtekarlığı yapıyorsunuz, her türlü numarayı çekiyorsunuz. Ben bunları bilmez miyim, ya ben eski maliyeciyim, eski hesap uzmanıyım, malı götüreni senden çok daha iyi bilirim, senin hırsızlığını ben çok daha iyi ortaya çıkarırım sen hiç merak etme.” şeklinde sözler söylediği, ifade özgürlüğünün sınırının, kişilerin şeref ve itibarının korunması olduğu, çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu açıklamanın davacıya ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılması gerektiği, vergi kaçırılıp kaçırılmadığının gündeme getirilmesinin elbette muhalefetin eleştirisine açık olması gerektiği, ancak vergi kaçırılıp kaçırılmadığıyla ilgili hiçbir görevi ve ilgisi bulunmayan, sadece müvekkili lehine basın açıklamasında bulunan davacının, sahtekarlıkla, hırsızlıkla, üçkağıtçılıkla suçlanmasında kamusal bir yararın varlığından bahsedilemeyeceği, davalının elinde gösterdiği fotokopi olan belgelerin sahte olduğu, belgelerin yayınlanması gerektiği gerekçesiyle müvekkili lehine açıklama yapmasının davacının avukatlık görevinin gereği olduğu, davalının ise davacının basın açıklaması sonrası 05/11/2017 tarihli konuşmasında, "Bir de o Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zatın avukatı da aynı, sahtedir... ya daha konuşmaya başlamadık ya bir konuşalım önce, bir belgeyi eline al bakalım sahte midir değil midir? sahtekarlığı siz çok iyi bilirsiniz, sahtekarlığı siz çok iyi bilirsiniz, sahtekarlığın ne olduğunu da siz çok iyi bilirsiniz, ben bunu gayet iyi biliyorum. Sahtekarlar sizin elinize su dökemez. her türlü dümen var sizde, her türlü numara var sizde, her türlü üçkağıt var sizde, vergi ödememek için bir daha söylüyorum, bu memlekette vergi ödememek için her türlü
    sahtekarlığı yapıyorsunuz, her türlü numarayı çekiyorsunuz. Ben bunları bilmez miyim, ya ben eski maliyeciyim, eski hesap uzmanıyım, malı götüreni senden çok daha iyi bilirim, senin hırsızlığını ben çok daha iyi ortaya çıkarırım sen hiç merak etme.” sözleriyle vergi kaçırılıp kaçırmadığıyla ilgili kendisine yönelik hiç bir itham olmamasına rağmen, sanki davacı avukat vergi kaçırıyor intibaı oluşturacak şekilde beyanlarda bulunarak davacının kişilik haklarına zarar verdiği, böylece ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığının kabulü gerektiği, kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına 6098 sayılı TBK'nın 58. maddesi uyarınca uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği, bu nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK nun 353/1-b/2 maddesi gereğince kaldırılmasına, olayın meydana geliş biçimi, olay tarihi, tarafların sosyal durumları ve manevi tazminatın takdirinde TBK'nun 58. maddesindeki haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde belirlenen 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir.
    İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
    Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu yayında davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
    Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olan davalının kamuoyuna hitaben yaptığı birçok konuşmada davacının avukat sıfatıyla takip ettiği dosyada müvekkili ile ilgili olarak yurt dışına usulsüz para aktarıldığına ilişkin iddialarda bulunduğu, 21/11/2017 tarihli grup toplantısındaki konuşmasında da iddiasını ispat edecek belgelerin elinde bulunduğunu beyan etmesi üzerine, 28/11/2017 tarihinde davacı avukat tarafından "Basın Açıklaması" başlıklı metnin basın mensuplarına verilerek açıklama yapıldığı, bu açıklamanın ardından davalının konuyla ilgili 05/12/2017, 19/12/2017 ve 20/12/2017 tarihlerinde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Davaya konu iddialar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı tarafından davacı hakkında sarfedilen söz ve ifadelerinin, esas anlamda tartışma konusu belgelerin sahteliği ile ilgili iddialara cevap mahiyetinde olduğu, bu ifadelerin davacı avukatın sahte olduğu veya onun toplum önünde gerçek bir avukat olmadığı anlamında kullanılmadığı, sahte avukat ifadesi ile avukat olmayan bir kişinin savunma yaptığı veya onun mesleği ve işi gereği diploması veya avukatlık ruhsatının bulunmadığı veya avukatlık ruhsatının sahte olduğunun ileri sürülüp iddia edilmediği, bu nedenle davacı avukatın şahsına ve mesleğine yönelik TBK 58 md kapsamında, haksız fiil niteliğinde söz ve ifadeler olarak kabul edilemeyeceği, "sahte" kelimesinin tek başına kullanılmayıp, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, davalı ... Genel Başkanı ...'nun yapmış olduğu açıklama ve röportaj için basın mensupları ile bir araya geldiğinde uzun cümleler ve soru cevap şeklinde gelişen konuşmalar sırasında sarf edildiği anlaşılmakta olup, davacının iddia ettiği vergi kaçakçılığı iddiasının ise bizatihi davacı hakkında sarfedilmediği kullanılan bu ifadelerin hukuka uygunluk ölçütü içerisinde, eleştirisel boyutta olduğu, dolayısıyla davaya konu açıklamaların davacının kişilik haklarına yönelik saldırı mahiyetinde bulunmadığı, Yargıtay, AYM ve AİHM’nin istikrar bulmuş içtihatlarına göre de ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığının kabulu gerektiği, bu nedenle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılarak, davalının tazminat ile sorumlu tutulması yerinde görülmemiş, davanın tümden reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 23/10/2020 tarihli kararının davalı yararına BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının bozma nedenine göre incelenmesine yer olmadığna, dosyanın HMK’nın 373/2.maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 15/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi