Esas No: 2020/626
Karar No: 2021/435
Karar Tarihi: 06.04.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/626 Esas 2021/435 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onanmış, davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteği üzerine onama kararı kısmen kaldırılarak hüküm ... mirasçıları yönünden bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili, davalı ... ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili, davalı ... mirasçıları Sıdıka Dağcı ve arkadaşları vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; mirasen intikal ve taksim nedenlerine dayalı olarak tarafların ortak murisi Küçük ... adına kayıtlı çekişmeli Şehitkamil ilçesi, Atabek Köyü 548 ve 370 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 831 parsel sayılı taşınmazın ¼ hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkili ..., 155 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili ... adına tesciline, tapu iptali ve tescil talebi kabul olunmadığı takdirde dava konusu taşınmazlarda müvekkillerinin dikmiş ve yetiştirmiş olduğu ağaçların mülkiyetinin müvekkillerine ait olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile bedellerinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili 27.05.2009 tarihli cevap dilekçesinde; tarafların miras paylaşımı konusunda anlaşamadıklarını, taksim iddiasının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ...’ın 11.02.2010 tarihinde ölümü ile mirasçıları yargılamaya devam ederek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
6. Diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.
Mahkeme Kararı:
7. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.2011 tarihli ve 2009/185 E., 2011/419 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazlarda murisin 47 yıl önce ölümü ile taraflar arasında rızai taksim yapıldığı ve o günden beri mirasçıların kendi yerlerinde zilyetliklerini sürdürdüğü, bir kısmının ise hisselerini dava dışı üçüncü kişilere sattığı, bu kişilerin taşınmazlarda zilyetliklerini sürdürdükleri hususunun tanık beyanları ile sabit olup bu durumun rızai taksim sözleşmesinin varlığının karinesini teşkil ettiği, ortaklığın giderilmesi davası her ne kadar niza olgusu olarak nitelendirilse de, davacılara taksim sonucu düşen ve tasarruf ettikleri kısmın dava yolu ile satılmasının hakkaniyet ilkeleri ile bağdaşmayacağı gerekçeleriyle davanın kabulüne, 548 ve 370 parsellerde kayıtlı taşınmazların tamamının, 831 parselde kayıtlı taşınmazın ¼ hissesinin Küçük ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacılardan ... adına, 155 parselde kayıtlı taşınmazın Küçük ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacılardan ... adına tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Onama Kararı:
8. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 23.05.2013 tarihli ve 2013/2717 E., 2013/7770 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu 155, 370, 831 ve 548 parsellerin tapulama çalışmaları sonucunda 26.09.1956 tarihinde ortak muris Küçük ... adına tapuya tescil edildiği ve murisin dosyada bulunan veraset belgesine göre 01.06.1962 tarihinde öldüğü saptanmıştır. TMK"nın 676/son maddesine göre tapulu taşınmazlara ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmeleri yazılı olması şartı ile geçerli olup, sözleşmenin yazılı olması bir ispat şartı değil geçerlilik şartıdır. Somut olayda, murisin 1962 yılında ölümünden sonra bütün mirasçıların katılımı ile yapılmış yazılı taksim sözleşmesinin varlığı davacı tarafından ispatlanmamıştır. Bu hâlde yazılı taksim sözleşmesi bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekli ise de, dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen taksim sözleşmesine dayanan pay iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, temyiz etmeyen mirasçılar yönünden davacılar lehine usulî müktesep hak oluştuğundan ancak, hükmü temyiz eden ve karar düzeltme isteğinde bulunan ... mirasçıları yönünden davanın reddine karar vermek gereklidir.” gerekçeleriyle davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekilinin karar düzeltme isteği bu bakımdan yerinde bulunarak kabulü ile, maddi yanılgıya dayalı 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı onama kararının kısmen kaldırılmasına ve hükmün ... mirasçıları yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İlk Direnme Kararı:
12. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2013 tarihli ve 2013/434 E., 2013/669 K. sayılı kararı ile; keşifte dinlenen tanık, mahalli bilirkişi beyanları ve mahkemece yapılan gözlem birlikte değerlendirildiğinde, murise ait taşınmazların mirasçılar arasında taksim edildiği ve uzun yıllar boyunca mirasçıların taşınmazları taksime uygun şekilde kullanıldıklarının anlaşıldığı, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre mirasçılar arasındaki fiili taksimde, taksime iştirak eden mirasçılar tarafından ses çıkarılmaksızın uzun süre kullanılması hâlinde bu taksime itibar edileceği ve eldeki davada bu olgunun ispatlanmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurul Kararı:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
14. Hukuk Genel Kurulunca 26.11.2014 tarihli ve 2014/8-1027 E., 2014/977 K. sayılı kararı ile; “…mahkemece kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece "önceki kararda direnilmesine ve davanın kabulüne denilmekle” yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Direnme Kararı:
15. Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2015/192 E., 2015/470 K. sayılı kararı ile; usulî eksiklik giderilerek önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
16. Direnme kararı süresi içinde davalı ... mirasçıları ... ve arkadaşları vekili, davalı ... Durdu Ay mirasçıları ... ve arkadaşları vekili, davalı ... mirasçıları Sıdıka Dağcı ve arkadaşları vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, çekişme konusu taşınmazlar hakkında mirasçılar arasında geçerli bir taksim sözleşmesinin bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre temyiz eden davalılar yönünden davanın reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, davalılar ... ve ..."a yerel mahkemenin ilk kararının, Özel Daire onama kararının, yerel mahkemenin ilk direnme kararının usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre yerel mahkemenin ilk kararını temyiz etmeyen davalıların hükmü temyiz etmelerinde hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
19. Ön soruna konu mahkemenin ilk kararı, Özel Daire onama kararı ve mahkemenin ilk direnme kararı davalı ..."ya Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre tebliğ edilmiş, davalı ..."a ise mahkemenin ilk kararı ve Özel Daire onama kararı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre, ilk direnme kararı da Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Ancak bu tebliğ işlemlerinin kanunda öngörülen usule uygun olarak yapılıp yapılmadığının açıklanması gerekmektedir.
20. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ İmkânsızlığı ve Tebellüğden İmtina” başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrası;
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.
21. Tebliğ memurunun Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebligat yapabilmesi için önce muhatap tebliğ evrakında belirtilen adreste oturmakla birlikte posta dağıtım saatinde muhatap veya muhatap adına kendisine tebliğ yapılacak kimseden hiçbirinin gösterilen adreste bulunmadığını, adreste geçici olarak bulunmama sebebini ve posta dağıtım saatinden sonra adrese döneceğini tahkik ve tevsik etmelidir. Adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta amir veya memurlarından adreste bulunmama nedenini öğrenerek bu durumu tebliğ tutanağına yazıp altını beyanda bulunan kişiye imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu tebliğ mazbatasına yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Daha sonra tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde yazılı kişilerden birine imza karşılığı, tebliğ ettikten sonra tebellüğ edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gereklidir (Teb. K. m. 21, Teb. Yön. m. 31/1-a).
22. Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
23. Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun "Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti" başlıklı 35. maddesi; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
(Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
(Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır…” şeklinde düzenlenmiştir.
24. Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi yargılama sırasında taraflardan birinin adresini değiştirmiş olması hâlinde, bundan sonraki kazai tebliğlerin nasıl yapılacağını düzenlemektedir. Anılan maddenin 1. fıkrası gerçek kişi muhatap ile ilgili olup, eski adrese tebliğ yapılabilme şartları 2 ve 3. fıkralarda gösterilmiştir.
25. 19.01.2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Tebligat Kanunu"nda değişiklik yapılmış, anılan Kanun ile 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nda kabul edilen "adres kayıt sistemi" nin Tebligat Kanunu"na uyumu sağlanmıştır. Tebligat Kanunu"nun 35. maddesinde 6099 sayılı Kanun yapılan değişiklikten önce, adres değişikliğinin bildirilmemesi hâlinde tebliğ yapacak merciye muhatabın yeni adresi kimse tarafından bildirilmediğinde, tebliğ evrakının özel örneğe göre düzenlenecek bir nüshası eski adrese ait kapıya asılmaktaydı. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılmaktaydı. Tebligat Kanunu"nun 35. maddesinde 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile yapılan değişiklikle adresini değiştiren kimse yeni adresini merciye bildirmediği takdirde, Tebligat Kanunu"nun 35/2. maddesine göre adres kayıt sistemindeki adresine tebligat yapılacağı kabul edilmiştir.
26. Yapılan değişiklikle gerçek kişilerin adres kayıt sistemindeki adresi resmî adresi olarak kabul edilmiştir. Adresini değiştiren kişi yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde de yerleşim yeri adresi tespit edilemediğinde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır (Teb. K. m. 35/II-III, Teb. K. Yön. m. 57/II-III).
27. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalı ...’ya mahkemenin ilk kararının ve Özel Daire onama kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında “Adreste kimsenin bulunmaması üzerine, adresin kapalı olması sebebi en yakın komşu …..sorulmuş, verilen sözlü beyanda muhatabın geçici olarak çarşıya gittiğinin beyan edilmesi üzerine tebliğ imkansızlığı sebebiyle tebliğ zarfı Zeytinli Mahalle muhtarı M. Şakir Demir tarihinde teslim edilmiş olup, düzenlenen 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiye haber verilmiştir” ifadelerine, mahkemenin ilk direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında ise "Adreste kimsenin bulunmaması üzerine, adresin kapalı olması sebebi en yakın komşu Mehmet Şakirdemir sorulmuş, verilen sözlü/imzalı beyanda muhatabın geçici olarak tarlaya gittiğinin beyan edilmesi üzerine tebliğ imkansızlığı sebebiyle tebliğ zarfı Zeytinli Mahalle muhtarı Mehmet Şakirdemir tarihinde teslim edilmiş olup, düzenlenen 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu haber verilmiştir” açıklamalarına yer verilmek suretiyle; davalı ..."a mahkemenin ilk kararının ve Özel Daire onama kararının tebliğinin muhatabın adresten ayrıldığı, yeni adresin de bulunamadığından 1 ve 2. sayfanın kapıya asıldığı belirterek Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre, mahkemenin ilk direnme kararının ise "Adres tevziat saatinde kapalı olup en yakın komşusu Orhan … (soyismi okunamamıştır) imzadan imtina ederek muhatabın işte olduğunu beyan etti. T.K. 21 maddesine göre mahalle muhtarı imzasına tebliğ edildi. 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırıldı. İsim ve imzadan imtina eden komşusuna haber verildi" açıklamalarına yer verilerek tebliğlerin yapıldığı görülmüştür.
28. Davalı ...’ya mahkemenin ilk kararının ve Özel Daire onama kararının tebliğine ilişkin yapılan tebligatta, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasında yakın komşudan sorularak muhatabın çarşıda olduğu belirtilmiş ise de, muhatabın adreste bulunmama sebebinin sorulduğu ve haber bırakılan kişinin açık kimliğinin tebligat parçası üzerinde yer almadığı, oysa ki imzadan imtina edilebileceği hâlde isimden imtina edilemeyeceği, yine mahkemenin ilk direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat parçasında 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiğinin belirtilmediği gibi muhatabın adreste bulunmama sebebinin sorulduğu en yakın komşu adı ile tebligatın teslim edildiği muhtar adının aynı olduğu, davalı ... Durdu Ay"a mahkemenin ilk kararının tebliğinin, daha önce dava dilekçesinin davalıya bizzat tebliğ edildiği adrese çıkarıldığı, iade edilmesinden sonra adres değiştirdiği ve yeni adresinin tespit edilemediği belirtilerek 13.10.2011 tarihinde Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği görülmüş ise de, 19.01.2011 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun"un 9. maddesi ile anılan maddede yapılan değişiklik gereğince bilinen adrese çıkarılan tebligatın iade edilmesinden sonra adres kayıt sistemindeki adresin araştırılması gerektiği, mahkemece böyle bir araştırma yapıldığına ilişkin dosya arasında bilgiye rastlanmadığı, yine davalıya mahkemenin ilk direnme kararının tebliğine ilişkin tebligat mazbatasında 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiğinin belirtilmediği, bu hâliyle davalılara yapılan tebligatların Tebligat Kanunu"nun 21/1, 35 ve Yönetmeliğin 30/1. ile 57. maddelerine uygun yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
29. Diğer taraftan Hukuk Genel Kurulunca yapılan inceleme sırasında, yerel mahkemenin 2. direnme kararının davalı ..."ya ve ..."a "adres tevziat saatinde kapalı olup en yakın komşusu isim ve imzadan imtina ederek muhatabın çarşıda olduğunu beyan etti. T.K. 21. maddesine göre mahalle muhtarının imzasına tebliğ edildi. 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırıldı. İsim ve imzadan imtina eden komşusuna haber verildi" ifadelerine yer verilerek tebliğ edildiğinin görüldüğü, yukarıda da ayrıntısıyla açıklandığı üzere anılan tebliğlerin Tebligat Kanunu"nun 21/1 ve Yönetmeliğin 30/1. maddelerine uygun yapılmadığının belirlenmesi karşısında bahsi geçen davalılara direnme kararının usulüne uygun tebliğinin sağlanması için Hukuk Genel Kurulunca geri çevirme kararları verildiği ve geri çevirme kararları sonrasında davalı ... mirasçıları vekili ile davalı ... mirasçıları vekilinin hükmü temyiz ettikleri görülmüştür.
30. Hemen belirtmek gerekir ki, Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ve Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Kanun ve Yönetmelikte yer almayan bir usulle de tebligat yapılamaz.
31. Önemle ifade etmek gerekir ki tebligat; yargılamada temelini Anayasa ve temel insan haklarında bulan adil yargılanma hakkı, onun devamı niteliğindeki hukuki dinlenilme hakkı, bu çerçevede kişinin kendisi ile ilgili yargılamadan haberdar olma ve bilgilendirme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Hukuki dinlenilme hakkı, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)"nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesinde düzenlenmiş olan hukuki dinlenilme hakkının unsurları arasında olan bilgilenme hakkının, maddede sayılan diğer unsurlar olan açıklama ve ispat hakkının da gerçekleşebilmesi için öncelikle sağlanması gerekli olan bir haktır. Bilgilenme hakkının sağlanabilmesinin en temel aracı da tebligat olup, öğrenmeyi sağlayacak usulüne uygun tebliğler yapılmaksızın yargılama yapılıp karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesine ve sonuçta kişinin adil yargılanmamış olmasına sebep olacaktır.
32. Adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da bünyesinde bulunduran, kapsam itibariyle ondan daha geniş bir içeriğe sahiptir. Adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkının yanı sıra, kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde, aleni olarak, makul sürede yargılanmayı içerir. Adil yargılanma hakkı, eşitlik temeline dayalı, davanın her iki tarafına ait bir hak niteliğindedir. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. AİHS"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde bulunması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
33. Nitekim, aynı hususlara değinen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 E., 2020/3 K. sayılı kararında " …hukuki dinlenilme hakkı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun biçimde haber vermeyi gerektirir. Tebliğ ile kendisine tebligat yapılan kimse açılan davadan zamanında ve tam olarak, eksiksiz haberdar olmalıdır. Eğer tebligat yasaya aykırı yapılmışsa, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir…" ifadelerine yer verilmiştir.
34. O hâlde, yerel mahkemenin ilk kararı, Özel Daire onama kararı ve mahkemenin ilk direnme kararının davalılar ... ve ..."a Tebligat Kanunu ve Yönetmeliğe aykırı yapıldığı belirlendiğinden, anılan davalıların bu kararlardan haberdar olamadıkları, bu bağlamda hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği açıktır.
35. Bu durumda, yerel mahkemece verilen önceki kararlardan haberdar olmayan davalıların bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurabileceğinin kabulü gerekeceğinden, Hukuk Genel Kurulunun geri çevirme kararları sonrasında kararı temyiz eden davalı ... mirasçıları vekili ile davalı ... mirasçıları vekilinin temyiz isteklerinin mahkemenin 06.07.2011 tarihli ve 2009/185 E., 2011/419 sayılı kararına (ilk karar) ilişkin temyiz istemi kabul edilerek, bu çerçevede inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
36. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalıların mahkemenin ilk kararına karşı temyiz isteminin bulunmadığı, Özel Dairece karar düzeltme aşamasında onama kararının davalılar ... mirasçıları yönünden kısmen kaldırılmasına karar verildiği, direnme kararının, bozmaya konu olan ... mirasçılarına isabet eden paylara ilişkin olduğu ve Hukuk Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesinin de direnmeye konu olan kısımla sınırlı olması gerektiği, geri çevirme kararı üzerine önceki hükmü temyiz etmemiş olan bazı davalılar tarafından temyiz talebinde bulunulmuş ise de, bu temyizin ilk hükme ilişkin de bir temyiz sayılıp sayılmayacağı, temyiz incelemesinin ne kapsamda yapılacağı Özel Dairece incelenebilinecek bir husus olduğundan, ön sorun bulunmadığının kabulüyle ... mirasçıları hakkında verilen direnme kararı kapsamında temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesi, diğer temyiz talepleri yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
37. Hâl böyle olunca, Özel Dairenin 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı onama kararının, 23.05.2013 tarihli ve 2013/2717 E., 2013/7770 K. sayılı bozma kararının, yerel mahkemenin 01.10.2013 tarihli ve 2013/434 E., 2013/669 K. tarihli birinci direnme kararının, Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2014 tarihli ve 2014/8-1027 E., 2014/977 K. sayılı usul bozmasının, yerel mahkemenin 11.06.2015 tarihli ve 2015/192 E., 2015/470 K. sayılı ikinci direnme kararının kaldırılarak, yerel mahkemenin 06.07.2011 tarihli ve 2009/185 E., 2011/419 K. sayılı kararına ilişkin olarak davalılar ... ve ..."a usulünce yapılmış karar tebliği bulunmadığından, davalı ... mirasçıları vekili ile davalı ... mirasçıları vekilinin temyiz istekleri hususunda inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.10.2012 tarihli ve 2012/2372 E., 2012/9607 K. sayılı onama kararının, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 23.05.2013 tarihli ve 2013/2717 E., 2013/7770 K. sayılı bozma kararının, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2013 tarihli ve 2013/434 E., 2013/669 K. tarihli birinci direnme kararının, Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2014 tarihli ve 2014/8-1027 E., 2014/977 K. sayılı bozma kararının, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2015/192 E., 2015/470 K. sayılı ikinci direnme kararının KALDIRILMASINA,
Davalı ... mirasçıları vekili ile davalı ... mirasçıları vekilinin Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.2011 tarihli ve 2009/185 E., 2011/419 K. sayılı kararına yönelik olarak kabul edilen temyiz istekleri hususunda inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine,
HMK"nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davaya konu taşınmazlar muris Süleyman oğlu Küçük ... adına tapuda kayıtlı olup mahkemece yapılan yargılama sonunda tapu iptali ve tescil kararı verilmiştir. Mahkemece verilen bu ilk hüküm kayıt malikinin mirasçılarından olan ...’ın mirasçıları olan davalılar tarafından temyiz edilmiş olup diğer davalıların ilk hükme yönelik bir temyiz talebi bulunmamaktadır.
Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde, temyiz talebi bulunmayan diğer davalılar yönünden bir tebliğ eksikliği görülüp geri çevirme kararı verilmeyerek temyiz incelemesi yapılmış ve 30.10.2012 tarih, 2012/2372 Esas, 2012/9607 Karar sayılı olarak hüküm onanmıştır.
Aynı davalıların karar düzeltme talebi üzerine 23.05.2013 tarih, 2013/2717 Esas, 2013/7770 Karar sayılı olarak hükmü temyiz eden ve karar düzeltme isteğinde bulunan ... mirasçıları yönünden karar düzeltme talebi kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuyla, onama ilamının kısmen kaldırılmasına hükmün ... mirasçıları yönünden bozulmasına karar verilmiştir. Bu kararda bozma ilamının kaldırılmasından söz edilmiş ise de bunun maddi hata olduğu önceki onama ilamının kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece direnme kararı verilerek önceki biçimde hüküm kurulmuş ise de direnme kararı bozmaya konu olan ... mirasçılarına isabet eden payla ilgili olup bu hükmün temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesi de direnmeye konu kısımla sınırlı olmalıdır. Direnmeye konu olmayan kısımlar için temyiz talebi bulunduğu takdirde bu kısımlar için temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından değil ilgili Özel Daire tarafından yapılması gerekir.
Geri çevirme kararı üzerine yeniden yapılan tebliğler ile önceki hükmü temyiz etmemiş olan bazı davalılar tarafından temyiz talebinde bulunulmuş ise de bu temyizler, ilk hükme ilişkin olmayıp son hükme ilişkindir. Bu davalılar ilk hükmün kendilerine usulüne uygun tebliğ edilmediği ve temyiz etme hakları bulunduğu gerekçesiyle ilk hükme ilişkin bir temyiz talebinde bulunmamış ve açıkça son hükmü temyiz etmişlerdir.
Bu temyizin ilk hükme ilişkin de bir temyiz sayılıp sayılamayacağı temyiz incelemesinin ne kapsamda yapılacağı Özel Dairece incelenebilecek bir husus olup direnmeye konu kısımlar için yapılacak bir temyiz incelemesinde Hukuk Genel Kurulunun önceki hükmün bu davalılar yönünden kesinleşip kesinleşmediği konusunda bir inceleme yapması ve bunları değerlendirerek bozma ve direnme kararını kaldırması mümkün değildir. Aksi takdirde Özel Daire bozması ve direnme kararı ile oluşan usuli kazanılmış haklar yok sayılmış ve ... mirasçıları bakımından usulüne uygun biçimde gerçekleşmiş usul aşamaları usule aykırı biçimde ortadan kaldırılmış olur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ön sorun bulunmadığının kabulüyle, ... mirasçıları hakkında verilen direnme kararı kapsamında temyiz incelemesi yapılarak bir hüküm verilmesi gerektiği, diğer temyiz talepleri yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, ön sorun bulunduğu kabul edilerek direnmeye konu olmayan kısımlarla ilgili olan diğer mirasçıların temyizi yönünden de değerlendirme yapılarak bozma ve direnme kararının kaldırılması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.