Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 22.03.2010 tarih, 4648-6564 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı B.Tur.Tar.İnş.Taah. M..Müh…Tic.ve San.Ltd.Şti. vekili tarafından, borçlu ile aralarında yapılan sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle borçlu Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ödedikleri paraların ödeme tarihinden itibaren reeskont-avans faizi ile istirdadı için genel haciz yolu ile icra takibine başlandığı, adı geçen borçluya örnek 7 no’lu ödeme emrinin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Borçlu belediye vekili tarafından, yasal sürede icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde; asıl alacağa itiraz edilmemekle beraber temerrüde düşürülmedikleri, bu nedenle temerrüt faizi istenemeyeceği, faizin de yasal faiz olması gerektiğinin ileri sürüldüğü görülmüştür.
1- Borçlu vekilinin karar düzelme isteminin incelenmesinde;
Sair karar düzeltme istemleri yerinde değil ise de;
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşmenin feshedildiği tartışmasızdır. Takibe konu alacak, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle alacaklı tarafından borçlu belediyeye ödenen paraların geri istenmesine ilişkindir. Bu hali ile takibe konu alacak sözleşmeden kaynaklanan bir alacak olmayıp, sebepsiz zenginleşmeden doğmaktadır. Alacağın sebepsiz zenginleşmeden doğduğu alacaklı tarafça da açıkça kabul edilmektedir. Adi ve ticari faiz ayırımı, faizin bağlı olduğu para borcunun hangi hukuki ortamda doğduğuna bağlı olarak yapılan bir belirlemedir. Ticari faizin söz konusu olabilmesi için, asıl borcun bir ticari işten doğması gerekir. Somut olayda takibe konu alacak itiraz edilmeyerek kesinleşen sebepsiz zenginleşme nedeniyle istirdada ilişkin olup, ticari bir işten kaynaklanmadığından anılan alacak için 3095 Sayılı Yasa’nın 1.maddesine göre yasal faiz istenebilir. Bu nedenle alacağa ticari işlerde uygulanan faiz oranlarını esas alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak sonuca gidilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla, borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
2- Alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesinde,
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (Borçlar Kanunu md.101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının da o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir.
Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır. Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (Borçlar Kanunu md.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal yada durumundan bu sonuca varılabildiği (Borçlar Kanunu md.107/1) hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarına gerek bulunmayan ve bir kısmı az yukarıda sayılan hallerden, somut olay bakımından önem taşıyanı, borcun bir haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmış olması halidir.
Haksız fiilde ve sebepsiz zenginleşmede temerrüt için ihtarın gerektiği yada gerekmediği yolunda açık bir yasa hükmü yoktur. Ancak, müşterek hukukun “Gaspeden daima temerrüt halindedir” şeklindeki genel ilkesi, günümüzde de uygulama yerine sahiptir. Bu ilkeye göre, haksız fiilin faili ve sebepsiz zenginleşen daima temerrüt halinde bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 tarih, 2003/13-787 esas, 2003/774 karar sayılı ve 06.02.2008 tarih, 2008/3-40 esas, 2008/102 karar sayılı kararları).
Bütün bu açıklamalar, borçlunun, sebepsiz zenginleşmeye konu parayı davalıya geri verme borcu bakımından, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın zenginleşme tarihi itibariyle temerrüde düştüğünü göstermektedir.
Bu durumda, alacaklı tarafından iadesi istenen paranın borçlu belediyeye ödendiği tarihte borçlunun sebepsiz zenginleşmesi gerçekleşmiş olup, alacağa bu tarihten itibaren 3095 Sayılı Yasa’nın 1.maddesine göre yasal faiz hesaplanmalıdır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece, 09.09.2009 tarihini temerrüt tarihi kabul ederek, bu tarihten hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmayıp, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla, alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Her iki taraf vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 22.03.2010 tarih ve 2010/4648-6564 sayılı onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda (1).maddede yazılı nedenlerle borçlu yararına, (2).maddede yazılı nedenlerle alacaklı yararına İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 25.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.