10. Hukuk Dairesi 2015/2967 E. , 2016/12278 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurumca, davalıya 01.01.1970 tarihinde bağlanan yaşlılık aylıkları 19.09.2011 tarihli işlemle keserek 19.11.1997-17.10.2011 dönemleri yönünden 63.674 TL tutarında borç çıkarıldığı, davalıya gönderilen borç bildirim belgesine rağmen borç ödenmediği için icra takibine geçildiği ve davalı tarafca yapılan itiraz neticesinde takibin durduğu anlaşılmaktadır. Davalının, 04.01.2012 tarihinde ... 16. İş Mahkemesi"ne açtığı davada, Kurum işleminin iptali ve borcu olmadığının tespitini istediği ve davanın, davalı lehine kabulle sonuçlandığı ve ... tarafından 15.04.2014 tarihinde onandığı belirgindir. Mahkemece de yaptığı inceleme ve araştırma sonucu Kurum işleminin hatalı olduğunu ve aynı zamanda kesin hüküm bulunduğu sebebiyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 114/1-i maddelerinde tanımlanan şekilde "aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış "olması da dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 1086 sayılı HUMK’nun 237. maddesinde açıklanmıştır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin (vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
6100 sayılı HMK’nun 303/1. maddesi de “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir düzenleme içermektedir.
Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir.
Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
Kesin hüküm ancak konusunu teşkil eden iddia hakkında geçerli olabilir; bu nitelikteki bir hüküm nedeniyle yeniden söz konusu edilemeyecek olan, hüküm fıkrasında karara bağlanan husustur. Zira hüküm olmayan yerde kesinlik de olamaz. Bu nedenle olumlu veya olumsuz olarak karara bağlanmamış olan bir iddia her zaman yeni bir davaya konu yapılabilir.
Mahkemece, kesin hüküm sebebine dayalı red gerekçesinin isabetsiz olduğu, ancak Kurum işleminin iptali davasının eldeki dava yönünden kesin delil olabileceği gözetilmelidir.
Ne var ki, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın yanlış gerekçesi sonuca etkili olmadığından ve bu aykırılığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmayarak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasasının geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Hükmün gerekçesinin son paragrafının silinerek yerine “Dosya kapsamına göre, davalının açmış olduğu, Kurum işleminin iptali ve borcu olmadığının tespitine yönelik dava, ... 16. İş Mahkemesinin 20.03.2013 tarih, 2012/2 E, 2013/173 k.sayılı kesinleşmiş ilamı ile davalı lehine kabulle sonuçlandığı gözetildiğinde, bu davanın kesin delil olarak kabul edilerek Kurum tarafından davalı ...’tan .... 4.İcra Müdürlüğünün 2012/3255 sayılı takip dosyasından 29.05.2012 tarihli ödeme emri ile talep edilen 63.681,38 TL asıl alacak, 50.397,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 114.078,41 TL"sını talep etmesi işleminin hukuka uygun olmadığı ve davalının yapmış olduğu itirazın yerinde olduğu, takibin iptalinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır..” ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.