Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/10700
Karar No: 2021/10183
Karar Tarihi: 18.10.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/10700 Esas 2021/10183 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/10700 E.  ,  2021/10183 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacılar; davalıladan Sevin ile kardeş olduklarını, ortak murislerinden kalan taşınmazlardaki paylarının satışı için davalıyı vekaletname ile temsile yetkili kıldıklarını, ancak davalının vekalet görevini kötüye kullandığını, muvazaalı şekilde taşınmaz hisselerini kızı olan diğer davalı ..."e devrettiğini, davalı ...’in taşınmazları konu alan kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yaparak 5 adet bağımsız bölüm elde ettiğini ve bunların satışı ile elde edilen gelirden kendilerine pay verilmediğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanılması sebebine dayalı açtıkları tazminat davası sonucunda ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 2012/225 E. 2013/12 K. sayılı karar ile taşınmazların satış tarihindeki bedellerinin hüküm altına alındığını ve ihtar tarihinden itibaren faiz işletildiğini, oysa gerçekte zararlarının bu hüküm ile karşılanmadığını, faizle karşılanamayacak şekilde munzam zararlarının söz konusu olduğunu, ayrıca satış tarihi ile ihtar tarihi arasında kalan dönem faizinin de hüküm altına alınması gerektiğini iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere taşınmazların satış tarihinden temerrüt tarihine kadar işleyen 10.000 TL faizin ve aşan 10.000 TL munzam zararın tahsilini talep etmişlerdir.
    Davalılar; zamanaşımı defi ile derdestlik itirazında bulunarak muhtemel ve farz edilen gelirin zarar tazmini kapsamında talep edilemeyeceğini, davacının zararı ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemişlerdir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile fazlaya dair hakları saklı olmak üzere 10.000 TL’şer alacağın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsiline dair verilen hüküm, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06/05/2019 tarihli ve 2016/7469 E. 2019/5733 K. sayılı kararıyla; munzam zarar talebinin toplamda 10.000 TL olduğu, 10.000 TL’şer alacağın tahsiline karar verilmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle tarafların sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
    Bozma kararına uyan mahkemece; taleplerini açıklamak üzere süre verilen davacıların fazlaya dair haklar saklı olmak üzere, 5.000 TL faiz alacağı ile 5000 TL munzam zarar alacağının davalı ...’den alınarak davacı ...’e, 5.000 TL faiz alacağı ile 5.000 TL munzam zarar alacağının ise davalı ...’den alınarak davacı ...’ya verilmesini talep ettiği, munzam zararın
    faiz ile karşılanamayan zarar olduğu, faiz alacağı hesabı sonucu bulunan bedelin munzam zarardan düşülmesi gerekeceğinden böyle bir hesaplamaya gerek duyulmadığı, tazminat davasında ihtar tarihinden itibaren faiz talep edilip mahkemece de faiz alacağına hükmedildiğinden satış tarihi ile temerrüt tarihi arasında faiz işletilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 5.000 TL munzam zarar alacağının, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalı ..."den alınarak davacı ..."e, 5.000 TL munzam zarar alacağının, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."den alınarak davacı ..."ya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nun munzam zararı düzenleyen 105. maddesi; “Alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir. Bu munzam zarar derhal takdir olunabilirse hakim, esasa dair karar verir iken bu zararın miktarını dahi tayin edebilir.” hükmünü ihtiva eder. Bu hükümle borçlunun kusuru bulunmadığını ispat edememesi halinde alacaklının temerrüt faizini aşan zararını ödemekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir. 6098 sayılı TBK"nın 122/1. maddesinde de "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür." düzenlemesine yer verilerek BK"nın 105. maddesindeki düzenlemeye paralel ve dili sadeleştirilmiş bir hüküm getirilmiştir.
    Alacaklının zararı her zaman temerrüt faizi ile karşılanmayabilir ve alacaklı, temerrüt faizini aşar şekilde zarara uğramış olabilir. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmemiş ve borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüde düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlü olup borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını kanıtlayarak munzam zarar sorumluluğundan kurtulabilir.
    Kaynağı ne olursa olsun, temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında munzam zarar gündeme gelebilir. Borcun dayanağının haksız fiil, sözleşme yahut sebepsiz zenginleşme olması önemli değildir. Munzam zararın hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç olup bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak kabul edilemez. Bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
    ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/225 E 2013/12 K sayılı kararıyla; davalıların sorumlu oldukları tutarın taşınmazların vekaleten satışı tarihindeki gerçek değeri olduğu gerekçesiyle davacıların davalı ... tarafından vekaletnameye dayalı olarak taşınmaz hisselerinin satış tarihi itibariyle bedellerine hükmedilmiş, taleple bağlı kalınarak satış tarihinden itibaren değil ihtarın tebliği tarihinden itibaren işleyecek yasal faize hükmedilmiş, satılan taşınmazın ifrazı sonucu ortaya çıkan taşınmazlar yönünden ayrım yapılarak 30033 ada 1 parsel numaralı taşınmaz hissesinin bedelinden her iki davalı sorumlu tutulmuş, 30017 ada 6 parsel ve 30015 ada 1 parsel yönünden davalı ... sorumlu tutulmamış; karar, Yargıtay denetiminden geçerek karar düzeltme talebinin reddi üzerine 17/04/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
    Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu, yapılan hesaplama yöntemi, esas alınan bedeller ile hesaplamaya esas tarihler yönünden denetime ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Davacı ..., davalı ...’den, davacı ... murisi ... ise davalı ...’den talepte bulunmuştur. Bu durumda munzam zarar hesabında her bir davacının tahsil talebinde bulunduğu davalıdan talep edebileceği tutarın, davalının asıl davada davacıya karşı sorumlu tutulduğu bedel üzerinden ayrı ayrı hesaplanması, kesinleşen hükümde davalı ...’in yalnız 30033 ada 1 parsel yönünden zarar tazmininden sorumlu tutulduğu ve kararda hükmedilen bedellerin her iki davacı bakımından hükmedilen toplam tutar olmakla her bir davacının kendi payına düşen tazminat tutarı üzerinden hesaplanacak munzam zararı talep edebileceği gözetilerek bu yönde hesaplama yapılmalıdır. ... 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/225 E. 2013/12 K. sayılı kararıyla kesinleşen ve munzam zarar talebine konu alacakla ilgili taşınmaz hisselerinin satışı tarihinden dava tarihi olan 01/10/2012 tarihine kadar geçen süredeki enflasyon verilerini gösterir TEFE, TÜFE-ÜFE oranları, banka vadeli mevzuat faiz oranları, döviz kurları, devlet tahvil faiz oranları, işçi ücretleri ve diğer yatırım araçları ile ilgili getiri bilgileri, resmi kurumlardan sorulup tesbit edildikten sonra, konusunda uzman bilirkişi heyetinden, tahsiline karar verilen davacı alacağının vekaleten satış tarihinde bu yatırım araçlarından oluşacak sepete yatırılması ve değerlendirilmesi halinde dava tarihinde asıl alacakla birlikte getirisinin ulaşabileceği miktardan hükmedilen asıl alacak ve bu alacağa temerrüt tarihi olan satış tarihinden dava tarihine işleyecek faiz tutarı toplamı düşülerek bulunacak fark konusunda gerekçeli, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp değerlendirilerek faizle karşılanamayan zarar konusunda sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi