Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,kayden paydaşı bulundukları . parsel sayılı taşınmazı 19.01.1984 tarihli yazılı taksim sözleşmesi ile mirasçılar olarak aralarında paylaşılıp o şekliyle kullanmaya başladıklarını,davalıların sözleşmeye aykırı olarak kendilerine ayrılan kısma ekim yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürüp elatmanın önlenmesine ve 576.815.000.TL.ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar,dava konusu taşınmazda paydaş olduklarını,paylarından fazla yer kullanmadıklarını,taraflar arasında usulüne uygun yapılmış taksim sözleşmesi bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup,tüm paydaşların taşınmazda paylarına karşılık kullandıkları yer bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla tetkik hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteği değerden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu .parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, dava dışı kişi ile birlikte tarafların taşınmazda paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.
Davacılar, paydaşlar arasında fiili taksim olgusunun gerçekleştiğini kendilerine bırakılan bölüme davalıların elattığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Öyle ise, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688 vd.maddeleri hükümlerinin uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi
tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; dosyaya ibraz edilen kayıt ve belgelerden paydaşlar arasında harici bir taksim olgusunun varlığı izlenimi uyanmaktadır.Kaldı ki, bu konuda harici taksimin sicile yansıtılması amacıyla iptal ve tescil davası açıldığı da sabittir.
Diğer taraftan; yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetildiğinde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, araştırma ve incelemenin eksiksiz tamamlanması, sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK"NUN 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.