Esas No: 2020/26032
Karar No: 2022/3449
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2020/26032 Esas 2022/3449 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Karara göre, sanık işten ayrıldıktan sonra iş yerinin arka kapısını kullanarak sadece kendisine ait özel eşyalarını almış ve suça konu kabloları kesmediğini iddia etmiştir. Ancak, kamera görüntülerindeki kişinin sanık olduğu tespit edilmiştir. Ancak, eşyalar görüntülerde tespit edilememiştir. Sanık hakkında hırsızlık suçundan bir kez mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği ve gece vakti işlediği dikkate alınarak cezanın artırılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, sanığa savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de hükümler bozulmuştur.
Kanun Maddeleri: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h ve 143. maddeleri, 43. maddesi, 62. maddesi, 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesi, 5271 sayılı CMK'nın 150/3. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Tüm dosya içeriği ve oluşa göre; katılanın iş yerinde çalışan sanığın, suça konu olaylardan kısa bir süre önce işten ayrıldığı ve aynı zamanda çalıştığı dönemde iş yerini ikamet olarak kullandığı, sanığın atılı suçlamaları inkar ederek katılanın iş yerinden ayrılmadan önce orada ikamet etmesi sebebiyle işten ayrıldıktan sonra iş yerinin kilitli olmayan arka kapısını kullanarak 23/07/2014 ve 24/07/2014 tarihlerinde iş yerinden sadece kendisine ait özel eşyalarını aldığını ancak 28/07/2014 tarihli iş yeri önündeki kabloları kesinlikle almadığını, görüntülerdeki kişinin kendisinin olmadığını savunduğu, görüntüleri içeren CD kayıtları incelenerek kolluk tarafından düzenlenen çözüm tutanağına göre 23/07/2014 ve 24/07/2014 tarihlerine ait görüntülerdeki şahsın sanık olduğunun tespit edildiği ancak suça konu eşyaların görüntülerde tespit edilemediği, ayrıca 28/07/2014 tarihlerine ait görüntülerin de puslu ve uzak olmasından dolayı açık kimlik tespitinin yapılamadığının belirtildiği, ayrıca sanığın birlikte kaldığı baba evinde yapılan aramada suça konu eşyalara ulaşılamadığı, iş yeri kapı ve pencerelerinde zorlama izi bulunmadığının tespit edildiği, 30/03/2015 tarihli soruşturma aşamasında alınan kriminal raporun sadece görüntü ve resimlerin iyileştirilmesine yönelik olduğu ve herhangi bir teşhis içermediği, kolluk tutanağının ise görüntüleri içeren CD kayıtlarının görsel olarak incelenip tespitte bulunulmasından ibaret olduğu, görüntülere itibar edilecek olsa dahi sanığın ikamet ettiği iş yerinden kendine ait eşyalarını aldığını savunduğu ve yine sanığın hazırlık beyanında işten ayrılmak istemesi üzerine katılan ile işten ayrılmaması husunda tartıştıklarını ifade ettiği ve atılı suçlamaları kabul etmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın farklı açılardan çektirilecek teşhise elverişli yakından ve boydan fotoğrafları temin edilerek, görüntüler üzerinde netleştirme tekniği de kullanılmak suretiyle 28/07/2014 tarihli mevcut kamera görüntülerindeki kişilerin sanık olup olmadığının, 23/07/2014 ve 24/07/2014 tarihleri yönünden ise alıp götürdüğü eşyaların iş yerinde kalmakta iken kullandığı eşyalar veya suça konu eşyalar olup olmadığının Emniyet Genel Müdürlüğü ya da Jandarma Genel Komutanlığına bağlı kriminal laboratuvarlardan veya Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Daire Başkanlığından rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
2- 28/05/2015 tarihli iddianame ile sanık hakkında 24/07/2014 tarihinde işlediği iddia olunan hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından da kamu davası açıldığı halde bu suçlar yönünden hüküm kurulmaması,
3-Sanığın, katılana ait iş yerinden aynı suç işleme kararıyla 23/07/2014 ile 28/07/2014 tarihlerinde (her ne kadar hüküm kurulmamış ise de 24/07/2014 tarihi de) olmak üzere gerçekleştirdiği hırsızlık eylemlerinin, suç tarihleri arasındaki zaman dilimi dikkate alınarak bir bütün halinde zincirleme suçu oluşturduğu gözetilerek sanık hakkında hırsızlık suçundan bir kez mahkumiyet hükmü kurulup, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın ilgili hükümleriyle birlikte aynı Kanun’un 43. maddesinin uygulanması yerine, eylemlerin iki ayrı suçu oluşturduğunun kabulüyle yazılı şekilde hükümler kurulması,
4- Sanık hakkında 23/07/2014 tarihli hırsızlık suçundan hüküm kurulurken, eylemin gece işlenmesi nedeniyle TCK’nın 143.maddesi uyarınca cezanın artırılması sırasında, uygulama maddesinin gösterilmemesi,
5-Sanık hakkında 23/07/2014 tarihli hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h ve 143. maddeleri uyarınca belirlenen 7 yıl 6 ay hapis cezasından aynı Kanun'un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken, 6 yıl 3 ay hapis cezası yerine hesap hatası sonucu 5 yıl 15 ay hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,
6-Dosya kapsamında yer alan kamera kayıtlarına göre, 28/07/2014 tarihli suça konu eylemin saat 19:42 sıralarında gerçekleştiğinin, UYAP'tan alınan güneşin doğuş ve batış çizelgesine göre yaz saati uygulaması da dikkate alındığında, suç tarihinde gece vaktinin saat 21:35'te başladığının anlaşılması karşısında; hırsızlık suçunun gece vakti işlendiğine dair delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde denetime olanak verecek şekilde tartışılmadan sanık hakkında TCK'nın 143. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
7- 5237 sayılı TCK'nın 142. maddesinde 6545 sayılı Kanun'un 62. maddesi ile yapılan ve 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik uyarınca, sanığa yüklenen TCK'nın 142/2-h, 143. maddelerinde öngörülen suçun gerektirdiği cezanın alt sınırının 5 yıldan fazla olması ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli, 2021/35 E., 2021/473 K. sayılı kararı dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK'nın 150/3. maddesi uyarınca sanığa zorunlu müdafii atanması gerektiği, her ne kadar sanık son celse müdafii ile duruşmaya katılmışsa da esas hakkında savunması alınırken müdafiinin huzurunda ifade vermesi gerektiği gözetilmeden 13/10/2015 tarihli duruşmada müdafiisi olmadan savunması alındıktan sonra yargılamaya devam edilerek aynı Kanun’un 188/1 ve 289/1-e maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesinin gözetilmesine, 01.03.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.