Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, dava konusu ...parsel sayılı taşınmazda paydaş olduklarını, herkesin taşınmazda payına düşen yeri kullandığını dava konusu taşınmazda sonradan ... pay satın alan davalıların davacıların payına düşen kısmı cam ve çerçeve ile çevirip dükkan haline getirmek istediklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalılar, satın aldıkları yerin kendilerine ait olduğunu davacılarla bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların davacıya ait kısma haksız olarak elattıkları gerekçesiyle davanın kabulü ile şuyulandırmadan sonra davacılara ait .. parselin 79.06 m2’lik kısmına davalıların elatmalarının önlenmesi ile bu kısımdaki binanın yıkımına karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.4.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs.vekili Avukat .... ile temyiz edilen vs.vekili Avukat ...geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü :
-KARAR-
Dava paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden dava konusu ..parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve tarafların ve dava dışı kişlerin taşınmazda paydaş oldukları görülmektedir.Davacılar, davalıların taşınmazda kendilerinin kullandığı kısma elattıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Özellikle, paydaşlar arasında harici bir taksim olgusunun ayrıca tüm paydaşları bağlayacak nitelikte fiili bir durumun yaratılıp yaratılmadığı davacının kullanımına bırakılan yer olup olmadığı yeterince araştırılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilerek mahkemece gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle kararın açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428 md. gereğince BOZULMASINA, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,
alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.