Esas No: 2020/212
Karar No: 2021/420
Karar Tarihi: 06.04.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/212 Esas 2021/420 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... dışındaki davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik öncesi 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı ... dışındaki davalılar vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili yüklenici kooperatif ile arsa maliki ... arasında düzenlenen protokol ile 1 ve 13 nolu parsellerde imar uygulaması sonucu oluşan 250 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 nolu parsellerden 1 nolu parseli 550.000.000TL (eski Türk Lirası) karşılığında, kalan 7 adet parsel için de %32 üzerinden arsa payı karşılığı inşaat yapmak üzere anlaşma sağlandığını, kooperatif ile davalı arasında 18.08.1994 tarihinde 13 nolu parselde kayıtlı taşınmazın belediyece yapılacak parselasyon sonucu bitişik parseller ile tevhit ve ifraz kaydıyla meydana gelecek 250 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 nolu parseller üzerinde %32’ye %68 oranında paylaşım esasına göre arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, yine taraflar arasında 14.03.1995 tarihli sözleşme ile arsa sahibi adına kayıtlı 7 parsel sayılı taşınmazın belediyece yapılacak parselasyon sonucu bitişik parseller ile tevhit ve ifraz edilmek kaydıyla meydana gelecek 250 adada tamamı 1 parsel olarak düzenleme sonucu bu parsel üzerinde davacı tarafından konut inşa edileceği hususunda anlaşıldığını, davalı tarafından teslimi gereken arsalardan 13 parsel sayılı taşınmazdan imar uygulaması sonucu kalan 3.386,63 m2’den 2518,67 m2 ve 867,96 m2 miktarlı 2 adet parsel oluştuğunu, 7 parsel sayılı taşınmazdan imar uygulaması sonucu 4325,90 m2’den 6 adet parsel oluştuğunu, bu taşınmazlardan 13 parsel sayılı taşınmazdan çıkan 2518,67 m2 ve 7 parsel sayılı taşınmazdan çıkan 1558,57m2 miktarlı toplam 4077,24 m2 iki arsadan tek tapu oluşturulduğunu, müvekkili kooperatifin binaları 4.077,24 m2 arsa üzerinde yaptığını, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen, 250 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın 1558,57 m²"lik kısmının tapu devrinin yapılmadığını, 14.03.1995 tarihli sözleşme gereğince arsa sahibine hissesine karşılık A bloktan 13 daire ve bloğun zemin katında yapılacak tüm dükkanların tamamının verilmesinin kararlaştırıldığını, 2002 yılında zemin kattaki dükkanların daireler ile birlikte fiilen teslim edildiğini ancak davalının devrini taahhüt ettiği taşınmazları tam olarak devretmemesi nedeniyle onaylı projeye dükkânların dâhil edilemediğini, müvekkili kooperatifin 252 ada 6 ve 9 nolu spor alanı kullanımı niteliğindeki toplam 564 m2 olan taşınmazı 23.08.2010 tarihinde 70.000TL ödeyerek satın alındığını ve 30.12.2010 tarihinde belediyeye 1TL bedelle kamuya terk edilerek devredildiğini ileri sürerek sözleşmenin ileriye dönük olarak feshi ile 250 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 1558,57 m²’lik kısmın davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, davalının inşaat arazisini kooperatife tam devretmemesi nedeniyle kooperatif tarafından üçüncü kişilerden satın alınan ve kamuya terk edilen 252 ada 6 ve 9 nolu spor alanı kullanımındaki 564 m2 miktarlı parseller için ödenen 70.000TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davalının kooperatife vermeyi taahhüt ettiği taşınmazları hukuki veya fiili engelleri sebebiyle devredememesi hâlinde bilirkişiler tarafından devredilemeyen bölüm için belirlenecek bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 15.12.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle, bedeli arsa sahibine ödendiği hâlde davacıya devredilmeyen 509m2 arsanın dava tarihi itibariyle belirlenen değeri olan 509.000TL’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı muris ... vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmeler gereği paylaşımın %32 oranda müvekkiline, %68 oranda ise kooperatife ait olmak üzere belirlendiğini, ayrıca A bloğun zemin katındaki dükkânların müvekkiline verilmesi gerektiğini, ancak kooperatifin fazla daire alabilmek için inşaatlardaki kat sayısını yükselttiğini, müvekkiline teslim etmesi gereken dükkânların teslim edilmediğini, hâlen iskânın alınmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2011/507 E., 2013/616 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında en son düzenlenen 14.03.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 3 ve 17. maddelerinde, arsa sahibine A blokta 13. daire ve A blok zemin katında yapılacak tüm dükkânların verileceğinin belirtildiği, dükkânlar dışındaki bağımsız bölümler ile ilgili yapı kullanma izninin daha evvel alındığı, dükkânların projeye aykırı olması sebebiyle iskân ruhsatı verilmediği, davacı tarafından dükkânların projeye uygun olarak yapılarak 08.07.2013 tarihinde iskânların alındığı, taraflar arasındaki protokolde dükkân sayısından bahsedilmediği, belediyece de onaylanıp iskân izni verilen dükkân adedinin 2 olduğu, bu nedenle davalının 2 adet dükkânı devir borcunun bulunduğu, bu şekilde davacı yüklenicinin edimini tam olarak ifa ettiği, arsa sahibi davalının da buna karşılık arsa paylarını davacı tarafa devretmesi gerektiği, infazda kolaylık olması, yeni hukuki sorunlar doğurmaması amacıyla bilirkişice hesaplanan arsa payının kat irtifakı şeklinde tapu kaydının tespiti yönünden hüküm kurulduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile A, B, C bloktaki bağımsız bölümlerin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bir kısmının davacı adına bir diğer kısmının ise davalı adına tapuya kayıt ve tesciline, davacının 252 ada 6 ve 9 nolu parsellerin bedeline yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 02.04.2015 tarihli ve 2014/10547 E., 2015/2218 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, müvekkili yüklenici kooperatif ile arsa maliki Mustafa Sağdıç arasında 18.08.1994 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve 14.03.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen, 250 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın 1558,57 m²"lik kısmının tapu devrinin yapılmadığını, bu devrin yapılmaması nedeniyle üçüncü kişilerdan taşınmaz payı satın alınarak kamuya terklerin yapıldığını ve bu nedenle kooperatifin zarara uğradığını ileri sürerek, sözleşmenin ileriye dönük feshi ile 1558,57 m2 kısmın davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, kamuya terkler nedeniyle oluşan 70.000,00 TL zararın tahsili ile davalıların teslim etmedikleri yerlerin tespit edilecek bedellerinin tespit ve tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, sözleşmeler gereği paylaşımın %32 oranda müvekkiline, %68 oranda ise kooperatife ait olmak üzere belirtildiğini, ayrıca A Blok"un zemin katındaki dükkanların müvekkiline verilmesi gerektiğini, ancak kooperatifin, fazla daire alabilmek için inşaatlardaki kat sayısını yükselttiğini, müvekkiline teslim etmesi gereken dükkanların teslim edilmediğini, halen iskanın alınmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmeler gereği 250 ada, 1 no"lu parsel üzerinde yapılan A, B ve C Blok inşaatının temel üstü yapım ruhsat vizesinden sonra kat irtifakı kurulacağı ve bu tarihte kooperatife kalan bağımsız bölümlerin kat irtifakının kooperatife verileceğinin düzenlendiği, kat irtifakının henüz kurulmadığı, teslimin iskan ruhsatı şartına bağlandığı, ancak davalıya verilecek A Blok altındaki iki adet dükkanın iskan raporunun alınmadığı, dükkanların da projesine göre 70,09 m² olması gerekirken 100,00 m² olarak yapıldığı, fakat iki dükkan için iskan alınmasında bir sakınca bulunmadığı, A, B ve C blok inşaatlardaki bağımsız bölümlerin toplam arsa payının 1320/1320 olarak takdir edildiği, dava konusu taşınmazın tamamının payının davacı adına verilmesi halinde arsa malikine arsa payı kalmayacağı, arsa sahibine sözleşme gereği verilecek A bloktaki 15 adet bağımsız bölüm arsa payı oranının 296/1320 olduğu, iskanı bulunmayan iki adet dükkan için de 08.07.2013 tarihi itibariyle iskanların alındığı, davalının 2 adet dükkanı devir borcunun bulunduğu, davacı yüklenicinin edimini tam olarak ifa ettiği, arsa sahibi davalının da buna karşılık arsa paylarını davacı tarafa devretmesi gerektiği, infazda kolaylık olması için kat irtifakına esas olacak şekilde pay hesabı yapıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece, davacının tescil isteminin kabulüne karar verilmişse de; arsa üzerinde henüz kat irtifakı kurulmaması nedeniyle bağımsız bölümlerin irtifaklı şekilde davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi doğru olmamıştır. Yapılması gereken; uyuşmazlık konusu hakkında uzmanlığı bulunan bilirkişiden veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak, henüz kat irtifakının kurulmadığı da dikkate alınıp, arsa paylarının bağımsız bölümlerle ilişkisinin kurulması ve bu doğrultuda hüküm yerinde aidiyeti gösterilmek suretiyle sadece pay tesciline karar verilmesinden ibarettir.
Bunun yanında, davalıların inşaat arazisini davacıya tam olarak devretmemesi nedeniyle davacı kooperatif tarafından bedeli ödenmek suretiyle üçüncü şahıslardan satın alınan ve kamuya terk edilen 252 ada 6 ve 9 nolu spor alanı niteliğinde olduğu beyan edilen 564 m² iktarındaki taşınmazlar için ödenen 70.000,00 TL"nin tahsili istenmişse de mahkemece bu talep reddedilmekle birlikte, bu hususta yargılama sırasında hiçbir inceleme yapılmamış, mahkeme kararında soyut olarak talebin reddedildiği belirtilmiş, ancak redde ilişkin bir gerekçe yazılmadığı ve bu itibarla kararın HMK 279. maddeye aykırı olduğu görülmüştür.
Öte yandan, dava dilekçesinin son istek bölümü "a" bendinde bahsi geçen ileri etkili fesih, "c" bendinde geçen taşınmazların devredilmemesi nedeniyle taşınmaz değerinin tahsili talepleri ile ilgili de olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmaması ve hüküm tesis edilmemesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; dava değeri, yargılama sırasında keşifte belirlenen miktara göre tespit edildiği halde buna uygun olarak harç ve vekalet ücreti hesabı yapılmaması da hatalı olmuştur,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.12.2017 tarihli ve 2017/161 E., 2017/829 K. sayılı kararı ile; mahallinde yeniden yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları, taraf ve tanık beyanları uyarınca, arsa üzerinde kurulu binada henüz kat irtifakı kurulmadığından uyuşmazlık konusu hakkında 20.11.2017 tarihli bilirkişi heyetinin raporu esas alınarak arsa paylarının bağımsız bölümlere özgülenmesi suretiyle, bağımsız bölüm malikleri davacılar yanında yer alan kooperatif üyelerinin arsa paylarının bağımsız bölümlere özgülenmesi ile tapu iptal ve tescil talebinin kabulüne, arsa sahipleri tarafından davacı kooperatife teslim edilmesi gerekirken eksik teslim edilmesi nedeniyle kooperatif tarafından üçüncü kişilerden teminle yapı ruhsatı almak için ilgili belediyeye devredilen 564 m² arsa için ödenen 70.000TL’nin davalılardan tahsiline, kooperatife teslim edilmesi gerekirken eksik teslim edilen 509 m²’lik arsa bedeli 509.000TL’nin dava tarihi itibariyle davalılardan tahsiline, davaya konu sözleşmenin ileriye dönük olarak feshine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... ve diğer davalılar vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli ve 2019/1111 E., 2019/2480 K. sayılı kararı ile;
“Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup davacı yüklenici sözleşmenin ileriye dönük feshine, ... Ada, 250 Parsel 1 sayılı 4.077,24 m2"lik taşınmazda halen tapuda davalı adına kayıttı bulunan 1558,57 m2"lik hissenin davacı adına tapuda tesciline, davalının inşaat arazisini müvekkillere tapudan devretmemesi sebebiyle müvekkil kooperatif tarafından bedel ödenmek suretiyle üçüncü şahıslardan para vermek suretiyle satın alınan ve kamuya terk edilen 252 ada 6 ve 9 nolu spor alanı kullanımındaki 564 m2 miktarlı parseller için davacı tarafından ödenen 70.000,00 TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, müvekkil kooperatife sözleşmeler ile davalının vermeyi taahhüt ettiği taşınmazların hukuki veya fiili engelleri sebebiyle devredememesi halinde bilirkişiler tarafından devredilemeyen bölüm için belirlenerek bedelin davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile sözleşmenin ileriye dönük olaral feshine, ... ili, ... ilçesi ... Mah. 250 ada 1 parselde halen davalı ölü müteveffa ... (...), ..., ... ve ... mirasçıları ..., ... adına kayıtlı taşınmazın 1558,57 m²lik kısmına takabul eden tapu kaydının iptâli ile taşınmaz üzerinde davacı kooperatif tarafından kurulan A, B, C, Bloklarda bağımsız bölümleri ve buna bağlı hisse sahipliği bulunan ve 23.11.2017 havale tarihli bilirkişi heyeti raporunda ayrıntıları ile gösterilen kişi ve hisse oranları esas alınmak üzere bağımsız bölümlere özgülenen arsa paylarının ilgililer adına ayrı ayrı tesciline, ... (...) mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilen arsa payları dışında diğer davacıların arsa paylarının tüm yükümlülüklerden arındırılmasına, davacı kooperatif ile davalı ölüm muris ... (...) arasında akdedilen ... 2. Noterliği’nde düzenlenmiş 18.08.1994 tarih 23519 yevmiye ve 14.03.1995 tarih 07562 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davacı kooperatife devri kararlaştırılıp devredilmeyen 509 m2 arsa bedeli olarak bilirkişi raporu ile tesbit edilen 509.000,00 TL"nin dava tarihi olan 20.10.2011"den yine bu sözleşme gereğince davacı kooperatife devredilmesi gerekirken devredilmeyen ve belediyenin inşaat ruhsatı verebilmesi için ön şart olarak ileri sürdüğü miktarın davacı kooperatifçe 3. kişilerden teminle belediyeye deviredilen 564,66 m2 arsa için (taşınmaz için kooperatif tarafından ödenen) 70.000,00 TL"nin 23.08.2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacı kooperatife verilmesine dair verilen karar davalı arsa sahibi mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre davalı arsa sahibi mirasçılarının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi yani dava hakkı kural olarak o hakkın sahibine ait olup, usul hukukunda bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Davacı sıfatı bulunan kişi, davada lehine karar verilecek kişidir. Uyuşmazlık davalı arsa sahiplerinin murisleri ile davacı kooperatif arasında düzenlenen arsa payı karşılığı eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup sözleşmenin tarafı olan kooperatifin davacı sıfatı bulunması nedeniyle hükmün kooperatif hakkında verilmesi gerekmesine rağmen davada taraf olmayan ve taraf sıfatları bulunmayan kooperatif üyeleri lehine kat irtifakı oluşturulacak ve infazı da kabil olmayacak şekilde tapu iptâl tescil hükmü kurulması hatalıdır. Yine kooperatif üyeleri ..., ... ve ... mirasçıları ..., ...’un dosyaya, tapudaki hisselerinin değiştirilmesine muvafakat verdiklerine dair imzalı beyanları sunulmuş olmasına rağmen davada taraf olmamaları nedeni ile infazı imkansız şekilde adlarına kayıtlı tapularının iptâline karar verilmesinde de hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bununla beraber davacı dava dilekçesinin “a” bendinde ... Ada, 250 Parsel 1 sayılı, 4.077,24 m2"lik taşınmazda halen tapuda davalı adına kayıttı bulunan 1558,57 m2"lik hissenin kooperatife tapuda tesciline karar verilmesini, “c” bendinde ise kooperatife sözleşmeler ile davalının vermeyi taahhüt ettiği taşınmazların hukuki veya fiili engelleri sebebiyle devredememesi halinde bilirkişiler tarafından devredilemeyen bölüm için belirlenerek bedelin davalıdan yine faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece “a” bendine yönelik olarak tam kabule karar verilmesi, devredilmeyen kısıtlamalar nedeni ile davacı adına tescil edilmeyen bir taşınmaz bulunmaması ve bilirkişilerce bedeli 509.000,00 TL olarak belirlenen taşınmazın bedeli ödenerek davacı kooperatifçe davalılar murisinden satın alınmış olduğunun bilirkişi raporunda belirtilmesine göre “c” bendindeki talebin ayrıca kabul edilmesi de doğru olmamıştır.
Her ne kadar davacı davalının inşaat arazisini müvekkillere tapudan devretmemesi sebebiyle, kooperatif tarafından bedel ödenmek suretiyle üçüncü şahıslardan para vermek suretiyle satın alınan ve kamuya terk edilen 252 ada 6 ve 9 nolu spor alanı kullanımındaki 564 m 2 miktarlı parseller için ödenen 70.000,00 TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş ise de; taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve protokollerde davalıların murisine bu konuda yüklenen bir yükümlülük olmaması nedeni ile bu talebin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 26/1. maddesi gereğince hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Davacı dava dilekçesinde tescili talep edilen tapuların tüm yükümlülüklerinden arındırılarak adlarına tescil edilmesini talep etmediği ve lehine yükümlülük tesis edilen kişiler davada taraf olmadığı halde talep açılarak ve davada taraf olmayan kişiler aleyhlerine sonuç doğuracak şekilde karar verilmesi de hukuka aykırı olmuştur.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacıya süre verilerek tapuda hisse sahibi olarak görülen kooperatif üyeleri ..., ... ve ... mirasçıları ..., ... aleyhine bu dava ile birleştirilmek üzere tapu iptâl tescil davası açılması için süre verilmesi, dava açılınca bu dava ile birleştirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamanın yapılması, davanın kısmen kabulü ile sözleşmenin ileriye etkili feshine ve kat irtifakı tesis edilmediğinden davacı yüklenicinin hak ettiği bağımsız bölümler ile ilgili kat irtifakına esas hangi bağımsız bölümlerin kime ait olduğu belirtilerek ve talep olmadığından tapudaki yükümlülükler kaldırılmadan yüklenici adına tapuya kayıt ve tesciline, dava dilekçesinin “b” ve “c” maddesindeki taleplerin ise reddine karar verilmesinden ibarettir. Eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile kat irtifakı kuracak şekilde, taraf teşkili sağlanmadan, talep aşılarak davanın tarafı olmayan kooperatif üyeleri adına hüküm kurularak tescil kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.10.2019 tarihli ve 2019/491 E., 2019/469 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı ... dışındaki davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
i- Kooperatifin davacı olduğu eldeki davada kooperatif yerine davada taraf olmayan kooperatif üyeleri lehine tapu iptali ve tescil hükmü kurulmasının yerinde olup olmadığı,
ii- Davacının dava dilekçesinin “a” bendine yönelik talebinin tam kabulüne karar verildiği hâlde “c” bendindeki talebin de ayrıca kabul edilmesinin yerinde olup olmadığı,
iii- Davacı kooperatif tarafından bedel ödenmek suretiyle satın alınan ve kamuya terk edilen 252 ada 6 ve 9 nolu parseller için ödenen bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesinin yerinde olup olmadığı,
iv- Dava dilekçesinde tescili talep edilen tapuların, lehine yükümlülük tesis edilen ve davada taraf olmayan kişiler aleyhine olacak şekilde tüm yükümlülüklerden arındırılarak tescile karar verilmesinin yerinde olup olmadığı,
v- Bu dava ile birleştirilmek üzere tapuda hisse sahibi olarak görülen kooperatif üyeleri ..., ... ve ... mirasçıları aleyhine tapu iptal ve tescil davası açılması için süre verilmesi, dava açılması hâlinde eldeki dava ile birleştirilerek yargılama yapılmasının gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle temyize konu kararın 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141/3. ve HMK’nın 297. maddeleri anlamında direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği, dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemenin değerlendirilmesi zorunludur.
17. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
6100 sayılı HMK"nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü taşımaktadır.
18. Yasal düzenlemeye göre bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
19. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
20. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hukuki dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir (Kuru B. Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, C.1-s.889-890).
21. Anayasa’nın 141. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlı hâldedir.
22. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
23. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
24. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.03.2008 tarih, 2008/15-278 E. ve 2008/254 K.; 31.05.2017 tarih, 2017/12-1151 E. ve 2017/1053 K.; 14.10.2020 tarih, 2017/2-2708 E. ve 2020/768 K.; sayılı kararlarında yazılı hususlar aynen benimsenmiştir.
25. Nitekim 07.06.1976 tarih ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
26. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
27. Ayrıca mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Yerel mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren, temyizi mümkün kararlardandır. Mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.
28. Bu nedenle; bir davanın taraflarının, o dava yönünden mahkemece hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması zorunludur. Mahkeme, bozma nedenlerinden her birine, hangi sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymalıdır.
29. Zira, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine yerel mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşuldur.
30. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
31. Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Özel Dairenin, davacıya tapuda hisse sahibi olarak görülen kooperatif üyeleri ... ve ... ile ... mirasçıları ... ve ... aleyhine bu dava ile birleştirilmek üzere tapu iptali ve tescil davası açılması için süre verilmesi, dava açılması hâlinde bu dava ile birleştirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamanın yapılması, davanın kısmen kabulü ile sözleşmenin ileriye etkili feshine ve kat irtifakı tesis edilmediğinden davacı yüklenicinin hak ettiği bağımsız bölümler ile ilgili kat irtifakına esas hangi bağımsız bölümlerin kime ait olduğu belirtilerek ve talep olmadığından tapudaki yükümlülükler kaldırılmadan yüklenici adına tapuya kayıt ve tesciline, dava dilekçesinin “b” ve “c” maddesindeki taleplerin ise reddine karar verilmesi gerektiği hâlde, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile kat irtifakı kuracak şekilde taraf teşkili sağlanmadan, talep aşılarak davanın tarafı olmayan kooperatif üyeleri adına hüküm kurularak tescil kararı verilmesinin doğru olmadığına işaret eden bozma kararına karşı yerel mahkemenin direnme kararında hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmaktadır.
32. Bozma nedeni yönünden yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş, ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı da her türlü duraksamadan uzaktır.
33. Bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa’nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemez. Çünkü Yargıtayca bozulan karar (kararın hem hüküm fıkrası hem de gerekçesi) ortadan kalkacağından hukuki geçerliliğini yitirir.
34. O hâlde mahkemece yapılacak iş, özellikle Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi de gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır.
35. Bu durumda, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulması gerekir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... dışındaki davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.