20. Hukuk Dairesi 2013/10558 E. , 2014/1389 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve Fer"i Müdahil Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi, ... Köyü 39 parsel sayılı 11.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı ise de, yörede 1940 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastro ve 1987 yılında yapılan 2/B madde uygulama sahası içinde kaldığını iddia ederek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, 5841 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde ön görülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle davanın reddine, 2/B şerhinin silinmesine karar verilmiş, davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/05/2010 gün ve 2010/3616 - 6577 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Mahkemece 29.04.2005 günü yapılan keşif sonunda, taşınmazın (A) harfi ile işaretli 1974 m2 bölümünün; 06.07.2006 günlü keşif sonunda da (A) harfi ile işaretli 1906 m2 bölümünün P VIII numaralı 2/B poligonu içinde kaldığı belirlenmişse de, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
H.G.K."nun 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı ve bu konudaki daha birçok kararında belirtildiği gibi H.U.M.K."nun 76. maddesi gereğince, dava dilekçesinde sıralanan olayların hukukî açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak kanunî kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan mahkemeye aittir. Hazinenin dava dilekçesindeki açıklamasına göre çekişmeli parsellerin 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde olduğu halde, 1970 yılında arazi kadastro ekiplerince bu durum gözönünde bulundurulmadan ve hataen ikinci kadastro yoluyla sicil oluşturulduğundan tapu kaydının iptalini istediği anlaşılmaktadır. 766 sayılı Kanunun 46/2 ve 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi hükümleri gereğince "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanunun 934 (Yeni T.M.K. 1026, İsviçre M.K. 976)"üncü maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu müdürlüğünce re"sen iptal edilir".
H.G.K."nun 30.09.1981 gün ve 1981/1-1657-856 ve 19.02.2003 gün ve 2003/20-102-90 ve 30.05.2001 gün ve 2001/1-464-470 ve 11.06.2003 gün 2003/13-414-410 ve 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722 sayılı kararlarında da kabul edildiği gibi geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tescil, T.M.K. 1025 (T.M.K. 933, İsviçre M.K. 975) maddesi gereğince yolsuz tescil olması nedeniyle sahibine mülkiyet hakkı kazandırmayacağından T.M.K.nun 1026 (E.M.Y.nun 934. İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebilir. Somut olayda; 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi hükümlerinin
- 2 -
uygulanma olanağı da bulunmamaktadır. Baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, önceki maliklere ve davalılara hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağından, başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacaktır. Bu tür kayıtlarda T.M.K."nun 1023. (E.M.K.931 - İsviçre M.K.974 maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralı da uygulanamaz.
Bu olgular gözönünde bulundurularak, öncelikle; çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 ve 3302 sayılı kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastro, aplikasyon ve orman rejimi dışına çıkartma haritaları, işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarını askı ilân tutanakları bulundukları yerlerden getirtilmeli, mahkemece daha önce yapılan keşiflerde her iki orman kadastro haritasıyla irtibatlı kroki çizilmediği ve iki rapor arasında da çelişki bulunduğu gözönünde bulundurularak, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek iki mühendis ve bir harita mühendisinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte taşınmazın konumu tam olarak belirlenmeli, somut olayda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağının olmadığı, ikinci kadastro yoluyla yolsuz olarak oluşturulan sicil kaydının davalılara hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, başlangıcından beri yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir antalımla sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda TMK"nun 1023 (EMK 931, İsviçre MK 974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" koşullarının da uygulanamayacağı, davalılar dava konusu taşınmazı satın almışlarsa, satış bedelini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu yeri satan kişi yada kişilerden geri alabileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve kabule göre de tapu maliki davalıların istem ve davası olmadığı halde, dava dışına çıkılarak tapu kaydı üzerindeki 2/B şerhinin silinmesine karar verilmiş olmasının da doğru bulunmadığı” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra 6292 sayılı Kanun gereğince davanın reddine, ... Köyü 39 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına konulan “ 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına kısmen ormandan çıkarılmıştır.” şeklindeki şerhin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve fer"i müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalıp, 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1940 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen ve Hazine adına tescil edilen orman kadastrosunda dava konusu taşınmaz kısmen orman sınırları içinde bırakılmış, 1987 yılında 3302 sayılı Kanuna göre yapılan ve kesinleşen aplikasyon işlemi sırasında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılmış, 1970 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise taşınmazın, daha önce yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu gözönünde bulundurulmadan, hata sonucu ikinci kere kadastrosu yapılarak kişiler adlarına özel mülk olarak tesbit ve yolsuz olarak tescil edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, tapulu 2/B alanlarına ilişkin olarak 6292 sayılı Kanunun 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; " Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel
- 3 -
alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak, bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanunî mirasçılarına iade edilir." hükümünün yer aldığı; somut olayda, Hazine tapuda gerçek kişi adına kayıtlı olan taşınmazın 2/B madde kapsamında kalması nedeniyle tapu kaydının iptalini istediğine göre, Hazinenin 6292 sayılı Kanunun 7/1- a maddesinin uygulanacağı ve buna göre; Hazinenin açılan davadan vazgeçmiş sayılacağının kanunun âmir hükmü gereği olduğu, buradaki vazgeçmenin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 307. maddesi ve devamında düzenlenen teknik anlamda bir " davadan feragat" olmayıp, kanundan kaynaklanan ve davalının rıza ve muvafakatının da aranmadığı kendine özgü (davanın geri alınması niteliğinde) bir vazgeçme olduğu, bu nedenle mahkemece, davacının 6292 sayılı Kanun gereğince davadan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması ve 6292 sayılı Kanun gereğince sonuçlandırılan bu tür davalarda yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılması, taraflar leh ve aleyhine vekâlet ücreti takdir edilmemesi gerekirken, davanın reddine ve davalı taraf lehine, Hazine aleyhine 1320,00.- TL vekâlet ücretine hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple; hükmün birinci bendinin kaldırılarak, yerine "Hazinenin 6292 sayılı Kanun gereğince davadan vazgeçmiş sayılmasına" ve dördüncü bendinin kaldırılarak yerine "Taraflar leh ve aleyhine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına" ibaresi yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30.01.2014 günü oy birliği ile karar verildi.