17. Hukuk Dairesi 2016/1273 E. , 2016/6229 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı davalı ..."ya ait ve davalı ... sevk ve idaresindeki aracın karıştığı kaza sebebiyle müvekkilinin 3.500,00 TL tazminat ödemek zorunda kaldığını, sürücünün kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu ve alkollü olduğunu, alacağın tahsili amacıyla davalılar hakkında İcra Müd.nün 2013/1658 esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalıların takibe itirazları üzerine takibin durdurulduğunu, belirterek itirazın iptaline ve takibinin devamına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili dava konusu kazada araç sürücüsünün Veli Kuşçu olduğunun ..."nın aracı kullanmadığının açık olduğunu, ..."nın da herhangi bir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından davalı ... aleyhine açılan davanın kabulü ile; davalı borçlu ..."nın . İcra Müdürlüğünün 2013/1658 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen icra takibine itirazının iptaline icra takibinin aynen devamına, davacı tarafından davalı ... aleyhine açılan davanın araç sürücüsü olmadığı anlaşıldığından husumet yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde; “Uyuşturucu veya Uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinin başlığında "Alkol, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeler Etkisi Altında Araç Sürme Yasağı” yazılmış olup, devamında ise “uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin karayolunda araç sürmelerinin yasak olacağı” belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartlarının (trafik sigortası) B.4.d maddesinde; “tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa” sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında ve konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 13.05.2015 tarih ve 2013/17-2156 E. ve 2015/1338 K. ve 26.02.2014 tarih ve 2013/17-626 E. 2014/146 K. sayılı kararları uyarınca, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan yasa hükümlerine göre, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar kazanın alkolün etkisi altında meydana geldiği belirtilmiş ise de rapor trafik bilirkişisi tarafından düzenlenmiş olup bilirkişi heyetinde nöroloji doktoru yer almamaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle sürücünün alkol oranı tespit edilerek kazanın münhasıran alkolün etkisi altında olup olmadığı üzerinde durulmalı, içinde nörolog doktorun da bulunduğu uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-HMK.md.266(HUMK"un 275) ve devamı maddelerine göre çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda ihtisas sahibi kimselerin dinlenmesi ve rapor alınması gerekir.
Mahkemece, zarar gören üçüncü kişiye ait araçtaki hasarın (gerçek zarar) tespiti yönünden uzman bilirkişi incelemesi yapılmadan, karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda mahkemece, dava konusu kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi ile meydana geldiğinin kabulü halinde; makine mühendisi bilirkişiden, hasar dosyası, fotoğraflar, ekspertiz raporu, kaza tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre davaya konu trafik kazası sebebiyle zarar gören üçüncü kişiye ait araçta meydana gelen onarım giderinin (parça bedeli + işçilik + KDV) belirlenmesi, hususunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Kabule göre de; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçe Genel Şartlarının B.4/2.maddesinde “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmü mevcuttur. Şu halde, davacı sigortacı söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan akdine karşı açabilecektir. Husumet kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re"sen gözetilmesi gerekir.
Somut olayda, davacı zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında 3. kişilere ödediği tazminatı sigorta ettiren davalı ... ile sigortalıya ait aracın sürücüsü ..."dan tazminini talep etmiş olup, davalı sürücü ... sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Bu durumda, mahkemece bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıda açıklandığı şekil de, hatalı gerekçe ile hüküm kurulmuş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 23/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.