Ceza Genel Kurulu 2018/509 E. , 2019/119 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ADANA 1. Çocuk
Sayısı : 280-545
4733 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık ..."un 5607 sayılı Kanun"un 3/5, TCK"nın 31/3, 62/1, 50/1-a, 52/2-4 ve 5607 sayılı Kanun"un 13. maddesi delaletiyle TCK"nın 54/4. maddeleri uyarınca hapis cezasından çevrilen 2.000 TL ve doğrudan verilen 40 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, tasfiyeye ve müsadereye ilişkin Adana 1. Çocuk Mahkemesince verilen 11.12.2012 tarihli ve 653-1286 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.02.2015 tarih ve 19754-10484 sayı ile;
“1- Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibariyle suça sürüklenen çocuğun eyleminin 4733 sayılı Yasa"nın 8/4. madde fıkrası kapsamında kaldığı düşünülmeden 5607 sayılı Yasa"ya muhalefet suçundan yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- Kabule göre de;
CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesine engel hali bulunmayan suça sürüklenen çocuk savunmasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği, dosya içerisinde kaçak eşyaya mahsus tespit varakasının bulunmadığı ve bu suretle suça sürüklenen çocuğun zarardan bilgi sahibi olmadığı nazara alınarak, dava konusu eşyanın gümrük idaresince hesaplanacak eşyanın ithalinde öngörülen gümrük vergileri ve diğer eş etkili vergiler ile mali yükler toplam tutarı olan miktarın kamu zararı olduğunun suça sürüklenen çocuğa bildirilmesi ve sonucuna göre, gerektiğinde Ceza Muhakemesi Kanununun 231/9 madde fıkrası da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, kamu zararının giderilmediği ve 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde belirtilen objektif ve sübjektif koşullar arasında yer almayan "kaçakçılık konusu sigaraları kısmen sattığı" şeklindeki gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına, sanığın cezada kazanılmış hakkının saklı tutulması kaydıyla karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme 10.09.2015 tarih ve 280-545 sayı ile; 1 numaralı bentte yer alan bozma nedenine direnmiş, 2 numaralı bentte yer alan bozma nedenine ise uymuştur.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.06.2018 tarihli ve 340448 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Ceza Dairesince 22.10.2018 tarih ve 5395-10729 sayı ile; CMK"nın 307. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucu Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığı"na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Suçtan zarar gören Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 24.12.2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı KHK ile kapatılarak devredildiği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı vekilinin 18.01.2019 tarihli dilekçesi, temyiz süresi kaçırıldıktan sonra tebliğnamenin tebliği üzerine gönderilmiş olması nedeniyle temyiz dilekçesi niteliğinde olmayıp tebliğname üzerine gönderilen bir değerlendirme dilekçesi olduğu belirlenmiş olup Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin 4733 sayılı Kanun"un 8/4. maddesi kapsamındaki suçu mu yoksa 5607 sayılı Kanun"un 3/5. maddesi kapsamındaki suçu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ön sorunun çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle Özel Dairece verilen bozma kararının sanık aleyhine olup olmadığının tespiti bakımından 5607 sayılı Kanun"un 3/5. maddesi ile 4733 sayılı Kanun"un 8/4. maddesinde öngörülen yaptırımlar üzerinde durulmalıdır.
5607 sayılı Kanun"un suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan "Suçlar ve kabahatler" başlıklı 3. maddesinin beşinci fıkrası;
“Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”,
4733 sayılı Kanun"un suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan "Cezai hükümler" başlıklı 8. maddesinin dördüncü fıkrası ise;
“Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit (...) işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır...”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, 5607 sayılı Kanun"un suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 3. maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen suçun yaptırımı altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası; 4733 sayılı Kanun"un 8. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen suçun yaptırımı ise iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası olup, öngörülen hapis cezalarının alt ve üst sınırlarına göre 4733 sayılı Kanun"un 8. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen suçun yaptırımı daha ağırdır.
Yerel Mahkemenin ilk hükmünün Özel Dairece bozulmasının nedenlerinden biri sanığın daha ağır yaptırım içeren, 4733 sayılı Kanun"un 8/4. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesidir.
Bu bakımdan, Özel Daire bozma ilamının sanık aleyhine olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanık ... müdafisi adına Yargıtay bozma ilamı ile duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin tebliğe çıkarıldığı, sanık adına çıkarılan davetiyenin bila tebliğ iade edilmesinden sonra sanığa kamu zararını gidermesi ihtaratını içeren davetiyenin tebliğ edildiği, sanığın duruşmaya gelmemesi üzerine sanık müdafisinin dinlenilmesi ile yetinilip sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre; hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nın 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 1. Çocuk Mahkemesinin 10.09.2015 tarihli ve 280-545 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.02.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.