Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/671
Karar No: 2019/117

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/671 Esas 2019/117 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/671 E.  ,  2019/117 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 24-586

    Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanık ..."nin TCK’nın 142/1-f, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2012 tarihli ve 24-586 sayılı hüküm temyiz edilmediğinden bahisle 05.10.2012 tarihinde kesinleşme tarihi 25.05.2012 olarak gösterilip kesinleştirilmiştir.
    6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle yapılan uyarlama yargılaması sonucunda karşılıksız yararlanma suçundan sanığın TCK’nın 163/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.04.2013 tarihli ve 24-586 sayılı ek kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 04.03.2014 tarih ve 3741-5088 sayı ile;
    "Kesinleşen hükümlerde 1 Haziran 2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılanmasının, 5252 sayılı Kanun"un 9. maddesiyle bir ilgisi bulunmayıp Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.05.2011 tarihli ve 66-96 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5275 sayılı Kanun"un 98. maddesinin uygulanması gerektiği ve verilen kararın aynı Kanun"un 101/3. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğu..." gerekçesiyle sanığın temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.03.2015 tarih ve 398751 sayı ile;
    "...Burada öncelikli olarak çözülmesi gereken husus, 03.05.2012 tarihli kararın usulünce kesinleşip kesinleşmediğidir. Yukarıda belirtildiği şekilde kısa karar verilip imzalandıktan sonra, sanığa karardan bir suret verildiğinin yazılması, şerhin altına sanığın imzasının alınmaması nedeniyle usulünce yapılmış bir tebliğ olarak kabul edilmemelidir. Sanığın 1 yıl 8 ay hapis cezası öngören hükmü normal koşullar altında temyiz etmesi beklendiğinden, bu şerhin muhtemelen sehven yazıldığını akla getirmektedir. Sehven yazılmamış olsa bile sanığın imzası alınmadığından bu şerhi usulüne uygun tebligat olarak kabul etmek olanaklı değildir..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 17.06.2015 tarih ve 5298-19351 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemenin 03.05.2012 tarihli ve 24-586 sayılı kararının sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin, buna bağlı olarak anılan kararın kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    03.05.2012 tarihli oturum sonunda verilen ve gerekçe içeren kısa karara, hâkim ve kâtip imzasından sonra gelmek üzere; “Karar imzalandıktan sonra sanık geldi. Karardan bir suret kendisine tebliğ edildi. 03.05.2012” şerhi konularak bu ibarenin altına sanığın imzası alınmadan sadece hâkim ve kâtip tarafından imzalandığı,
    Bu tebliğ işlemine dayanılarak gerekçeli karar sanığa ayrıca tebliğ edilmeden hükmün 05.10.2012 tarihinde kesinleşme tarihi 25.05.2012 olarak gösterilip kesinleştirildiği,
    Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosunun 15.10.2012 tarihli ve 2012/2-6807 sayılı yazısına göre; 05.07.2012 tarih 28344 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun uyarınca elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçuna ilişkin yapılan değişiklik doğrultusunda infazın durdurulup durdurulmayacağı ve lehe kanunun belirlenmesi amacıyla uyarlama yapılması hususunda CGTİK’nın 98 ve 101. maddeleri uyarınca karar verilmesinin talep edildiği,
    Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.12.2012 tarihli ve 24-586 sayılı ek kararı ile; 03.05.2012 tarihli 24-586 sayılı 1 yıl 8 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasına karar verildiği,
    6352 sayılı Kanun uyarınca yapılan uyarlama yargılaması sonucunda karşılıksız yararlanma suçundan sanığın TCK’nın 163/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.04.2013 tarihli ve 24-586 sayılı ek kararın 13.05.2013 tarihinde kalemde tebliğ edilmesi üzerine sanık tarafından temyiz edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için bu konudaki anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası;
    “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...”,
    “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
    “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
    Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır...” şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
    CMK"nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;
    “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”,
    “Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;
    “(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
    (2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.” biçiminde düzenlenmiş olup CMK"nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanun"un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
    Bu aşamada kararların açıklanması ve tebliği ile temyiz talebi ve süresi üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    5271 sayılı CMK’nın “Kararların Açıklanması ve Tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmüne yer verilmek suretiyle temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunanların kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması gerektiği kanuni bir mecburiyet olarak düzenlenmiştir.
    1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesinin birinci fıkrası; "Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir" ikinci fıkrası ise “Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.” şeklinde hüküm altına alınarak temyiz süresinin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhimi ile, yoklukta verilen kararlarda ise gerekçeli kararın tebliği ile başlayacağı belirtilmiştir.
    Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan sonra, duruşmada hazır bulunmayan muhataba gerekçeli kararın kalemde nasıl tebliğ edilmesi gerektiği hususuna gelince;
    7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 19.01.2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile değişik 36. maddesi;
    “Celse esnasında veya kalemde, soruşturmaya, davaya ya da takibe ait evrakın, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında, tebliğ konusu belirtilerek tevdii, tebliğ hükmündedir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmesi gerekmez ve masraf da alınmaz.” şeklinde düzenlenerek vasıtasız tebligat hallerinden biri olan celse esnasında veya kalemde tebligatın nasıl yapılması gerektiği hususu açıklığa kavuşturulmuştur.
    Anılan maddenin gerekçesi “...Celse ve kalemde yapılan tebligatın nasıl yapılması gerektiği de açıkça belirtilmiştir. Buna göre, tebligat yapılan kişinin (taraf, katılan veya vekil) imzası alınarak ve tebliğ konusu da belirtilerek, tebligatın belgelendirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde tebligat yapılması hâlinde, ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmesi gerekmeyecektir. Zira bu tür tebligat ya mahkeme tutanağı veya mahkeme kalemindeki belgelerle belgelendirilmektedir." şeklinde açıklanarak kalemde tebligat yapılırken tebligat yapılan kişinin imzası alınıp tebliğin konusu da belirtilerek bu hususun belgelendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
    Nitekim öğretide de; “Yazı işlerinde (kalemde) tebligat yapılırken düzenlenen tutanakta, tebligatı yapan memurun adı, soyadı, imzası, tebliğ tarihi, tebellüğ edenin adı, soyadı ve imzası yer alır (Teb.K m.23). Bu hükme uyulmaması halinde, tebliğ geçersiz (usulsüz tebliğ Teb.K m.32) olur.” düşüncesine yer verilmiştir (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Adalet Yayınevi, 7. Baskı, s. 131.)
    Konumuzla ilgisi bakımından usulüne aykırı tebliğin hangi hallerde geçerli olacağına da değinilmesi gerekmektedir.
    7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesi;
    “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
    Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.”,
    Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Usulüne aykırı Tebliğin Hükmü” başlıklı 53. maddesi ise;
    “(1) Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır.
    (2) Muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir
    (3) Tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması halinde, muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatı mümkün değildir.” şeklinde düzenlenmek suretiyle sanığın tebliği öğrendiğini beyan ettiği veya hâl ve hareketleri ile bunu ortaya koyduğu tarihte tebliğin geçerli olacağı kabul edilmiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerince tereddüde mahal bırakmayacak şekilde sürdürülen uygulamalara göre de; yoklukta kurulan hükmün temyiz hakkı olanlara usulüne uygun tebliğ edilmediği hâllerde temyiz süresi işlemeye başlamayacağından, öğrenme üzerine verilen temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu kabul edilmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    03.05.2012 tarihli mahkûmiyet hükmünün duruşmada hazır bulunmayan sanığa tebliğine ilişkin düzenlenen tutanakta sanığın imzası mevcut olmayıp Tebligat Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca sanığın da imzasının bulunması gerektiği gözetilmeden yapılan aynı tarihli tebliğ işlemi geçersiz olduğundan dosya kapsamına göre 09.04.2013 tarihli uyarlama kararının kalemde tebliğine kadar ilk mahkûmiyet hükmü ve içeriğinden haberdar olmadığı anlaşılan sanığın 13.05.2013 tarihli temyiz isteminin kesinleşmemiş 03.05.2012 tarihli mahkûmiyet hükmüne yönelik olduğu ve uyarlama kararının hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin reddi kararının kaldırılmasına ve 03.05.2012 tarihli hükme ilişkin temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 04.03.2014 tarihli ve 3741-5088 sayılı ret kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, 03.05.2012 tarihli hükme ilişkin temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.02.2019 günü yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    .

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi