Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı H..nin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ..ada .. ada ..ada .. ada .. ada .. sayılı parsellerin tamamını, ..ada ..ada..ada..ada ..ada .ada .sayılı parsellerdeki paylarını oğlu olan davalı M...ın bacanağı olan davalı S.."a, anılan taşınmazlarda padaş olan davalı V..."nin de paylarını davalı M..ya miras bırakanın da ..parseldeki payını V..."ye satış şeklinde temlik ettiğini, .ada ..parsel sayılı taşınmazın bedeli de miras bırakan E... tarafından ödenmek suretiyle M....adına tescil edildiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedilip gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı Hafize tarafından vekil aracılığıyla ..ada ,,..ada ...ada ..ada .sayılı parsellerin tamamını, ,,ada .. ada ...ada ..ada ..ada ..ada ..sayılı parsellerdeki paylarını 2.4.1996 tarihli akit ile oğlu olan davalı M...nın bacanağı olan davalı S...a anılan parsellerde paydaş olan kardeşi davalı V.."nin de paylarını davalı M..ya keza miras bırakan tarafından ..parsel sayılı taşınmazdaki payını da V.."ye satış suretiyle temlik edildiği ..ada ..sayılı parselin de M.... tarafından 10.5.1968 tarihli akit ile 3.kişiden satın alındığı anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakanı Hafize tarafından yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu diğer miras bırakan E.. tarafından da satış bedelini kendisi ödeyerek taşınmazın sicil kaydını M... adına tescil ettirdiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın bedeli miras bırakan tarafından ödenip üçüncü kişiden satın alınmak suretiyle davalıya temlikinin sağlandığı görülmektedir.Gizli bağış olarak nitelendirilen bu gibi temliklerde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama olanağı yoktur.Bu bakımdan davanın anılan parsel yönünden reddedilmiş olması doğrudur.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine
Ancak, çekişmeli diğer parsellerde yönünden mahkemece hükme yeterli olacak şekilde bir araştırma yapıldığı söylenemez.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkelerde gözetilmek suretiyle gerekli araştırma ve incelemenin yapılması tarafların tüm delillerinin toplanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları bu nedenle yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.