Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasçıları D..e oğlu M... adına kayıtlı T.evvel 1309 tarih ..ve .. nolu tapuların Karakaya baraj gölü altında kalan ..parseli kapsadığını ileri sürerek, anılan parselin miras payları oranında adlarına tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuş, diğer davalı köy tüzel kişiliği ise davaya karşı beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın daha önceden kesinleşmiş ilamlar gereğince mülkiyetinin tespitinin yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava tapulama harici bırakılan yerin tapuya dayanarak mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu ..parsel sayılı taşınmazın 999.050 m2 olarak ve susuz tarla vasfı ile T.evvvel 1309 tarih ..nolu tapu kayıtlarına dayalı olarak 3.5.1977 yılında kadastro tespitinin yapıldığı, Baskil Asliye Hukuk Mahkemesinin 1967/21 Esas sayılı davası ile davalı olduğundan bahisle malik sütununun açık bırakıldığı görülmektedir. Anılan yerde yapılan baraj çalışması sonucu taşınmazın tamamının Karakaya barajı suları altında kalması sebebiyle D.S.İ Genel Müdürlüğünce kamulaştırılarak sicil kaydının terkin edildiği anlaşılmaktadır. Sicil kaydı terkin edilen taşınmazla ilgili olarak M..İmik v.s. tarafından zilyetliğe dayanılarak bir bölüm taşınmazın mülkiyetinin tespiti istenmiş, Baskil Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.5.1991 tarih 1991/17 Esas, 265 sayılı kararı ile 100 dönümlük yerle ilgili olarak kabul kararı verilmiş, verilen karar Yargıtay Yüksek 8. Hukuk Dairesince onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Davacılar, eldeki dava ile bu hüküm dışında kalan yine. parselin geri kalan bölümlerinin tamamının tapu kayıtları kapsamında kaldığından bahisle mülkiyetin tespiti ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece yukarıda sözü edilen dava ile taşınmazın mülkiyetinin tespit edildiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak anılan davada eldeki davanın davacıları taraf değildir. Bu bakımdan o dava ile ilgili olarak verilen hüküm eldeki dava yönünden kesin hüküm olarak kabul edilemez. Öte yandan, dayanak tapular o davada uygulanarak kapsamı belirlenmemiştir. Bu durumda eldeki dava yönünden yeterli bir araştırma ve uygulama yapıldığından söz edilemez. Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Hal böyle olunca, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde yerine uygulanarak kapsamlarının belirlenmesi, gerçekten baraj suları altında kalan taşınmazın yada taşınmaz bölümlerinin davacıların dayandığı kayıt kapsamında kalıp kalmadığının, komşu parsel kayıtlarından da yararlanılmak suretiyle saptanması, öte yandan Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine gönderilen Baskil Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.12.1977 tarih 1967/21 Esas, 1977/218 Karar sayılı dosyasının da akibetinin araştırılması, o davada verilen hükmün eldeki davayı etkileyip etkilemeyeceğinin göz önünde bulundurulması, tüm deliller, özellikle Kadastro Mahkemesinde yapılan uygulamalar da birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yeterli soruşturmaya dayanmadan açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Davcıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428 md. gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.