Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan M...D...in mirastan mal kaçırmak amacıyla . parça taşınmazını davalılara muvazaalı biçimde devrettiğini ileri sürerek, tapuların payları oranında iptaliyle adlarına tescilini, olmadığı takdirde tenkisini istemişlerdir.
Davalılar, murisin sağlığında taşınmazlarının miras taksim sözleşmesine konu eldiğini, sözleşmede davacıların da yer aldığını, mal kaçırma macı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazların taksin sözleşmesine göre dağıtıldığı, miras bırakanın ölünceye kadar bakım akti ile devrettiği taşınmazlar bakımından da bakım borcunun yerine getirildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.3.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat ....geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, bu sırada temyiz edilen vs. vekili Avukat ....geldiği görüldü, mazereti kabul edilip, dinlendi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü :
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden ; miras bırakanın sağlığında, kendisinin ve tüm mirasçılarının katılımıyla düzenlenen TMK.’nun 678. maddesi kapsamındaki 30.6.1978 tarihli taksim sözleşmesi ile çekişme konusu tapulu ve tapusuz taşınmazlarının altı parçası dışındakilerin paylaşıldığı, bu paylaşım doğrultusunda da kadastro tespitine tabi tutuldukları ve davalılar adlarına tescil edildikleri, anılan taşınmazlar bakımından mirastan mal kaçırma iradesinden söz edilemiyeceği anlaşıldığına göre, bu taşınmazlar hakkındaki davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, taksim sözleşmesinde miras bırakanın paylaşım dışında tutarak kendisine bıraktığı çekişmeli altı parça taşınmazdan ise.. ada . parselin yarı payı ile ..ada . ..ada ..ada . ada . ve . ada ..parsellerin tamamının kadastro tespitinde miras bırakan adına kayıtlandığı ve 8.11.2001 tarihli ölünceye kadar bakım akti ile oğlu M.. D..e temlik edildiği görülmektedir. Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır( B.K.m.5ll ).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında aslolan, tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır( B.K.m.l8 ). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez ; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözetilmesi gerekir.
Somut olayda, miras bırakanın ölünceye kadar bakım aktine konu ettiği taşınmazlar dışında 1/3 payının maliki olduğu .ada .sayılı tek taşınmazı kaldığı, malvarlığının tamamına yakınını devrettiği, ivazlar arasında makul sayılamayacak aşırı bir oransızlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde bakım sözleşmesine konu edilen temliklerin muvazaa ile illetli bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, ölünceye kadar bakım aktiyle devredilen altı parça taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 27.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.