Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan F. H..’nın .. parsel sayılı taşınmazda bulunan zemin kat . nolu bağımsız bölümü davalı Y..’un kayınvalidesi olan Rebeka K..’a satış yoluyla devrettiğini, ondanda davalılara devir yapıldığını, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı olduğunu ileri sürerek kaydın iptali ile adına miras payı oranında tesciline karar verilmesini istemiş olup, davalı Y.. ise karşı davasında ise; miras bırakan ölümünden sonra intifa hakkı sona erdiğini, buna rağmen taşınmazı davacının kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek 9.000,00 YTL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazı ½ şer pay olarak R..’dan satın aldıklarını, muvazaa olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın R..’ya yaptığı temliki işlemin gerçek satış olduğu, muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı, miras bırakanın ölümünden sonra intifa hakkının sona erdiği ancak davacının taşınmazı kullanmaya devam ettiği gerekçeleri ile davacının iptal-tescil davasının reddine, karşı davacının ecrimisil isteminin kısmen kabulü ile 6.750,00 YTL ecrimisilin tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davacı (karşı davalı) tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi S..Y...’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, karşı dava ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği gibi, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, tanık beyanlarına göre murisin ekonomik durumu gözetildiğinde temlik tarihine göre satma ihtiyacı içinde olmadığı, ilk el durumunda bulunan davalının kayın validesi olan Rebeka’nın satış tarihi itibariyle alım gücü bulunmadığı, değerler arasında açık fark bulunduğu, içeriği davalı tarafından kabul edilmemiş olmakla beraber tarihsiz belgeye göre bir kısım taşınmazların ileride iadesinin kabul edileceğinin taahhüt edildiği, tüm dosyaya yansıyan tanık beyanları, belge ve bilgiler yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın sağlığında dava konusu taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla ve ara malik kullanmak suretiyle danışıklı olarak davalılara temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.