Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/610
Karar No: 2019/110

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/610 Esas 2019/110 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/610 E.  ,  2019/110 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 203-181

    Sanık ... hakkında yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin hırsızlık ve silahla tehdit suçlarını oluşturduğu kabul edilerek, TCK"nın 141/1. maddesi gereğince 2 yıl 6 ay, aynı Kanun"un 106/2-a maddesi uyarınca da yine 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden TCK"nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Siirt Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.03.2008 tarihli ve 82-43 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.10.2012 tarih ve 27196-18116 sayı ile;
    “...1-) Sanığın, yakınanın tezgâhından çaldığı kamera üzerinde olduğu hâlde, olay sonrası kesintisiz takip ile kendisini kovalayan yakınanı bıçak ile tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; eylemin bir bütün olarak 5237 sayılı TCK"nın 149/1-a maddesine uyan yağma suçunu oluşturduğu hâlde, yazılı şekilde hırsızlık ve tehdit suçundan uygulama yapılması,
    2-) Gerekçeli karar başlığına, kısa kararın açıklandığı 06.03.2008 tarihli oturuma katılan ve hükümde ismi yazılı olan Cumhuriyet Savcısı olarak..... yerine, ......"ün yazılması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Siirt Ağır Ceza Mahkemesi ise 28.01.2013 tarih ve 249-24 sayı ile;
    "Her ne kadar Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bozma ilamında, eylemin mağdurun sanığı kesintisiz takibi sırasında sanığın elindeki kamerayı mağdura vermemek için yanında bulunan bıçağı ona doğrultmak suretiyle 5237 sayılı TCK"nın 148. maddesindeki seçimlik hareketlerden tehdit yoluyla malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahis ile eylemin yağma suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de mağdurun emniyet müdürlüğünde alınan ilk ifadesinde sanığın tezgâhında bulunan kamerayı alıp kaçmaya başladığını, onun peşinden koştuğunu, fakat sanığın dönerek cebindeki bıçağı çekip üstüne yürümesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldığını beyan etmiş, daha sonra Batman C. Başsavcılığındaki ifadesinde aynı yönde beyanda bulunmuş, kovuşturma aşamasında talimat ile alınan ilk ifadesinde sanığı kovalarken kendisine bıçak çekmesi üzerine onu kovalamaktan vazgeçtiğini, bir süre sonra sanığın satış yaptığı tezgâha tekrar gelerek elindeki bıçağı gösterip "Polise söylersen seni öldürürüm, seni keserim, ananı avradını sinkaf ederim." diyerek kendisini tehdit ettiğini, hatta bu ikinci gelişinde sanığı .....’in de gördüğünü beyan etmiş, talimat ile alınan ikinci ifadesinde ise sanığın elindeki bıçak ile ikinci defa satış yaptığı tezgâha geldiğinde yanında başka şahısların da olduğunu, cep telefonundan polisi aradığını görünce hiçbir şey söylemeden sanığın kaybolup gittiğini beyan etmiştir. Görüldüğü üzere mağdurun soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki ifadeleri birbiri ile çelişkili olup her ifadesinde bir önceki ifadesinde bahsetmediği yeni olay ve sözlerden bahsetmektedir. Bu sebeple mağdurun beyanının hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı açıktır.
    Tanık olarak beyanlarına başvurulan .....’in olayın mağduru olmaması, sanık ile arasında herhangi bir arkadaşlık ya da akrabalık, mağdur ile de bir husumet olmaması karşısında tanık ....."in beyanlarının mağdura göre daha tarafsız ve kabule değer olduğu açıktır. Tanık.......’ın beyanlarından; suça konu olayda, hem satış hem de asker ziyareti için tanık ..... ile beraber Siirt’e gelen mağdurun tanımadıkları bir mahallede satış yaparken tanık .....’den ileride sanığın elinde kamera ile bahçeden atlayarak gittiğini duyması üzerine bir süre sonra yakınlara gelen sanığı yeniden gördüğünde elinde kamera olmadığını anladığı, mağdurun konuşmak için sanığın yanına gittiği, sanığı yanına çağırarak kamerayı istediği, sanığın kameranın kendisinde olmadığını söyleyerek bıçak çıkardığı, bıçak çıkartınca mağdurun geri çekildiği, eylemin bu şekilde cereyan edip tamamlandığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda somut olayda kesintisiz takip olarak değerlendirilebilecek bir hareketin bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla sanığın hukuki durumu tayin edilirken; mağdurun tezgâhından aldığı kamerayı kendi egemenlik alanına geçirmesiyle hırsızlık suçunun tamamlandığı, bu şekilde hırsızlık suçunun işlenmesinden bir süre sonra olay yerine gelen sanığın, kendisinden kamerayı isteyen mağduru bu kez, ele geçirilemeyen ancak kısmi ikrarında da bahsi geçen bıçakla tehdit ettiği anlaşıldığından sanığın suça konu kamerayı çalma eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesi ve silahtan sayılan bıçakla tehdit suçuna uyan 106/2-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar vermek gerekecektir." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın hırsızlık ve tehdit suçlarından cezalandırılmasına karar vermiştir.
    Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 25.02.2014 tarih ve 2-99 sayı ile;
    "Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eylemin vasıflandırılmasına ilişkin ise de önceki hükümde direnilmesine karar vermekle yetinen Yerel Mahkemenin, hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğu bulunup bulunmadığı hususu, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle ele alınıp değerlendirilmelidir.
    İncelenen dosya kapsamından; Özel Daire bozma kararından sonra yargılama yapan Yerel Mahkemece; "Mahkememizin 06.03.2008 gün ve 2007/82 esas-2008/43 karar sayılı hükmü, usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olduğundan Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17.10.2012 tarihli ve 2012/27196-18116 karar sayılı bozma kararına karşı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326/3. maddesi uyarınca direnilmesine," şeklinde karar verilmekle yetinildiği, hem kısa kararda, hem de gerekçeli kararda hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.
    ...
    Yerel Mahkemece, belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, 5271 sayılı CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu, hükümde bulunması zorunlu olan "sonuç (hüküm)" kısmı eksik bırakılmıştır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararının, usul ve kanuna uygun olarak hüküm kurulmaması isabetsizliğinden," şeklindeki gerekçeyle diğer yönleri incelemeyen direnme kararı bozulmuştur.
    Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece 21.05.2014 tarih ve 203-181 sayı ile; "Sanığın hukuki durumu tayin edilirken; mağdurun tezgâhından aldığı kamerayı kendi egemenlik alanına geçirmesiyle hırsızlık suçunun tamamlandığı, bu şekilde hırsızlık suçunun işlenmesinden bir süre sonra olay yerine gelen sanığın, kendisinden kamerayı isteyen mağduru bu kez, ele geçirilemeyen ancak kısmi ikrarında da bahsi geçen bıçakla tehdit ettiği anlaşıldığından sanığın suça konu kamerayı çalma eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 141. maddesi ve silahtan sayılan bıçakla tehdit suçuna uyan 106/2-a maddesi uyarınca bozma sonrası esasa girilmeksizin cezalandırılmasına karar verilmiş, usuli yapılan bozma sonrası bozmaya uyularak eksikliğin tamamlanması suretiyle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine," karar verilmiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.03.2016 tarihli ve 368524 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 476-1427 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.04.2017 tarih ve 648-893 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin hırsızlık suçu ile birlikte silahla tehdit suçunu mu yoksa bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkeme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Ceza Genel Kurulunun 28.04.2015 tarihli ve 719-130, 19.03.2013 tarihli ve 1278-90, 26.06.2012 tarihli ve 816-254, 27.03.2012 tarihli ve 80-126 ile 05.10.2010 tarihli ve 172-185 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulunun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup, yerel mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bu şekilde verilen kararlar da yeni bir karar olup hukuken direnme niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir.
    Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararın yeniden ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi, Yerel Mahkemenin direnmesi üzerine verilen Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesine de aykırıdır. Doğrudan doğruya Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması, Yerel Mahkeme kararına direnme niteliği kazandıracak ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı Yerel Mahkemelerin direnme yetkisi olmadığına dair temel ilke zedelenecektir. Bu nedenlerle hukuken yeni olan bu kararın Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesinde verilen 21.05.2014 tarihli ve 203-181 sayılı karar "yeni hüküm" niteliğinde olduğundan temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.02.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi