Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, çekişme konusu 401 ada 2 parsel sayılı taşınmazın alımı ve üzerindeki evin yapımı için inşaat ustası olan miras bırakan ağabeyi S...’e yurt dışındaki birikimlerini değerlendirmek amacıyla para gönderdiğini, evin bitiminden sonra memlekete geldiğinde taşınmazın muris adına tescil edildiğini öğrendiğini, murisin vefatı üzerine taşınmazın ablasının oğlu olan davalıya devredildiğini, temlikin kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil istemiştir. Birleşen dava dosyasında diğer mirasçı olan davacılar Ş... Ve H... , dava konusu 401 ada 2 parsel sayılı taşınmazın muris tarafından davalıya vasiyet edildiğini, ancak vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olmadığını belirterek vasiyetnamenin iptalini istemişler, yargılama sırasında ıslah ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayanmışlar ve payları oranında iptal ve tescil istemişlerdir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, birleşen dava ise vasiyetnamenin iptali ve yargılama sırasında yapılan ıslah ilede muris muvazaası hukuksal nedenine dönüştürülen iptal tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 401 ada 2 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan Selahattin tarafından davalıya yapılan temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenerek asıl davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde değildir.Reddine
Ancak; mirasçılardan Ş... O... Ö.... ve H... O...önce muris tarafından Ayvalık 2.Noterliğinden tanzim edilen 20.10.1997 tarih ve 9282 yevmiye nolu vasiteynamenin iptalini istemiş bilahare 06.05.2008 tarihli dilekçeleri ile davalarını tamamen ıslah ettiklerini belirterek sözü edilen taşınmaz tapusunun muvazaa nedeniyle iptali ile miras hisseleri oranında adlarına tescilini talep etmişlerdir.
Hemen belirtmek gerekir ki, 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, dava açıldıktan sonra davanın konusunda delillerle ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yolu ile düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın sebebinde de ıslah olanaklıdır.
Kaldı ki, HUMK." nun 185.maddesinin 2.bendinde davacının karşı davalının rızası olmaksızın ıslah yoluyla davacının davasının mahiyetini değiştirebileceği kabul edilmiştir. Esasen 20.7.1999 tarih 1/33 sayılı Anayasa Mahkemesi kararıyla HUMK" nun 87/son maddesi hükmü iptal edilerek müddeabihin artırılabileceği öngörülmüştür.
Ne varki vasiyetnamenin iptali davası ile muvazaaya dayalı iptal davası hukuki esasları ve kapsamları itibariyle birbirinden tamamen farklı nitelikli davalardır.Birleşen dosya davacıları 06.05.2008 tarihli dilekçe ile ıslah isteğinde bulunulmuşlardasa da başvuruları haçlandırılmamıştır.
O halde, birleşen dosya davacıları bakımından HUMK." nun 83.ve sonraki maddeleri öngörüldüğü şekilde bir ıslahın yapıldığı söylenemeyeceği gibi muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak usulüne uygun bir talebin varlığıda kabul edilemez.
Hal böyle olunca, yasaca öngörülen şekilde ıslah gerçekleşmediği gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.