17. Hukuk Dairesi 2016/3025 E. , 2016/6035 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı, davalı şirkete ait aracın alkollü sürücü sevk ve idaresindeyken 3. kişilere ait araçlara zarar verdiğini ve müvekkili tarafından zarar görenlerin zararlarının giderildiğini belirterek alacağın poliçe kapsamında davalı sigortalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan İcra Müdürlüğü"nün 2014/131 E. sayılı icra dosyasına yapılan itirazının iptali ile takibin devamına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana gelmediği anlaşıldığından, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından zarar gören 3. kişiye ödenen tazminatın, sigortalısından rücuen tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48.maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı
97/1.maddesinde; alkollü içki almış olması sebebiyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d.maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d.maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2.fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yeralan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla,sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın
meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK, 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda, davalıya ait araç sürücüsü direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu park alindeki araçlara çarparak hasarlanmasına sebebiyet vermiştir. Olay yerinde polis memurları tarafından tutulan kaza tespit tutanağına göre kazanın saat 06:10 da meydana geldiği ve saat 06:48 de yapılan ölçümde sürücünün 0.45 promil alkollü olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkelerde de belirtildiği üzere, sürücünün olay sırasında alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir.
Yargılama sırasında alınan ve aralarında nöroloji uzmanının da bulunduğu 10.11.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kaza oluş saatinin kayıtlara 06.52 olarak rapor edildiği ve sürücünün 0.45 promil alkollü olmasının kazaya etken oranının %10 olduğu belirtilmiştir. Halbuki kaza tespit tutanağına göre kazanın saat 06:10 da meydana geldiği ve saat 06:48 de yapılan ölçümde sürücünün 0.45 promil alkollü olduğu anlaşılmaktadır. Kandaki alkol oranının saatte 0,15 promil azalış gösterdiği de düşünüldüğünde, dava konusu bakımından asıl öneme sahip konu olan, sürücünün kaza anındaki mevcut alkol durumu saptanmamış olmasıdır. O halde mahkemece aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak kaza anında sürücünün kanındaki alkol oranının ne olduğu saptandıktan sonra kazanın oluş şekli, yol, hava vs. koşullar bir bütün olarak değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.