Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1401
Karar No: 2021/402
Karar Tarihi: 01.04.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1401 Esas 2021/402 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1401 E.  ,  2021/402 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Akşam Gazetesinin 15.04.2011 tarihli nüshasının 21. sayfasında “Yurtta Tecavüz Skandalı” başlıklı haberde tecavüze uğrayanlardan D.C.’nin SHÇEK’ye bağlı yetiştirme yurdunda kaldığının yazıldığını, kurumun olayda ihmalinin bulunduğunun imâ edildiğini, Aksaray’da davacıya ait kız yurdu bulunmadığını, D.C.’nin olay tarihinde reşit olduğunu, müvekkilinin suça sürüklenen çocuklara Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri aracılığı ile cinsel istismara uğrayan çocuklara ise Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri aracılığı ile hizmet verdiğini, D.C.’nin 08.09.2009 tarihinde İl Emniyet Müdürlüğü aracılığı ile çocuk yuvasında koruma altına alındığını, ancak uyum sağlayamaması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile 11.09.2009 tarihinde annesine teslim edildiğini, 16.11.2009 tarihinde tekrar müvekkili kuruluşa geldiğini ve koruma altına alındığını, 19.11.2009 tarihinde tekrar ailesine teslim edildiğini, Aksaray 2. Aile Mahkemesince de çocuğun ailesine teslim edilmesine karar verildiğini; dava konusu haberle davacının basın yolu ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek 10.000TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı cevabı:
    5. Davacı taraf, davalılar ... ve Akşam Gazetesinin İmtiyaz Sahibi T. Medya Yatırım San. ve Tic. A.Ş’ye husumet yönelterek dava açmıştır.
    6. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; olaydaki tecavüz yani suç iddialarının varlığı, polisin çeşitli adreslere baskınlar yapması ve olayın içinde çocukların olması nedeni ile güncel haber niteliği taşıdığını, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) haber verme özgürlüğü sınırları içinde Anadolu Ajansından temin edilen haberin verildiğini, veriliş anı itibariyle haberin doğru olduğunu, tüm bu haberlerin yetiştirme yurdunda tecavüz skandalı ve benzeri başlıklarla haber yapıldığını, D.C.’nin ya da diğer çocukların yurtta kaldığı süre içinde tecavüze uğradığına ilişkin bir haber verilmediğini, Aksaray’da davacının iddiasının aksine Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı yetiştirme yurdunun bulunduğunu, başlıktaki üslubun okurun dikkatini çekmeye yönelik gazetecilik tekniği olduğunu, haber bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının kişilik haklarına saldırı amacının bulunmadığını, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    7. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.12.2012 tarihli ve 2011/198 E., 2012/607 K. sayılı kararı ile; Aksaray’da yaşı küçük çocukların cinsel istismara uğradıklarının Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davalarla sabit olduğu, dava dilekçesinde dahi küçüklerden birinin davacıya ait kurumlarda geçici süre de olsa kaldığının belirtildiği, haberin özünü oluşturan kısmının gerçek olduğu, başlığın okurun ilgisini çekmek üzere yapılmış çarpıcı bir başlık niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    8. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
    9. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.04.2014 tarihli ve 2013/10075 E., 2014/5831 K. sayılı kararı ile; “…Davaya konu haberde “Yurtta Tecavüz Skandalı” başlığı ve içeriğindeki “Aksaray, yetiştirme yurdunda tecavüz skandalı ile sarsıldı...D.C."nin SHÇEK"e bağlı yetiştirme yurdunda kaldığı öğrenildi...”biçimindeki ibareler sanki davacıya ait yurtta tecavüz olayı gerçekleşmiş gibi algı oluşturacak şekilde haber yapılmıştır. Haber bu haliyle görünür gerçeğe uygun değildir. Mahkemece davacı lehine bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddedilmesi doğru bulunmamış,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    10. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.04.2015 tarihli ve 2015/2 E., 2015/150 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçelerinin yanında, yazıda konu edilen olayların gerçekleştiği ve yaşandığının ihtilafsız olduğu gibi, bu skandala konu olan çocukların da bir süre yetiştirme yurdunda kaldığının ihtilafsız olduğu, yazı bir bütün olarak ele alındığında kamuoyunu ilgilendiren ve güncel olan bir konuda yayın yapıldığı, yazıya dikkat çekmek için kullanılan başlıktaki şok edici ifadelerin tali unsur olup yazıyı ifade özgürlüğü sınırları dışına çıkartacak bir husus olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı kurumun kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, burada varılacak sonuca göre davacı yararına manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
    14. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
    15. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir.
    16. TMK’nın 24. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
    17. TMK’nın 24. maddesinde;
    “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
    Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
    18. Dava konusu yayının yapıldığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 49. maddesinde ise;
    “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
    Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
    Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır.
    19. TMK’nın 24 ve BK’nın 49. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
    20. Görüldüğü üzere BK"nın 49. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
    21. Bu genel açıklamalardan sonra uluslararası metinlerde ifade özgürlüğünün nasıl yer aldığının da incelenmesinde yarar bulunmaktadır:
    22. Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, mahkemelerce önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
    23. Hâl böyle olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nde (AİHS/Sözleşme) konunun nasıl düzenlendiğinin ve Sözleşme"nin uygulanmasını sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM/Mahkeme) kararlarının incelenmesi yerinde olacaktır.
    24. AİHS’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrası; “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.” hükmünü içermekte olup hangi hâllerde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği de aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.
    25. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birisi olup, toplumsal ilerlemenin ve her bireyin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, 07.12.1976, parag. 49).
    26. Basın özgürlüğü ise ifade özgürlüğünün en önemli unsurlarından birisidir. AİHM’nin basın ile ilgili kararlarında ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birisini oluşturduğuna değinildikten sonra basına tanınması gereken güvencelerin özel bir öneme sahip bulunduğu belirtilmektedir. Basın ve diğer medya organlarının ifade özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin görüş ve davranışlarını tanıtmak ve yargılamak için en iyi araçlardan birisini sunmaktadır. Basına siyasal arenada ve kamunun ilgilendiği diğer alanlarda tartışma konusu olan bilgi ve görüşleri iletme görevi düşer. Basının bu görevi, kamuoyunun da bilgi ve görüşleri alma hakkı ile tanımlanır (Handyside, parag. 49, CentroEuropa 7 S.R.L. AndDıStefano/İtalya, Başvuru No: 38433/09, parag. 131).
    27. O hâlde basın özgürlüğü bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğü, diğer yönüyle de halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Mahkeme’ye göre basın ancak bu şekilde, kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından yaşamsal önemi bulunan “halkın gözcülüğü” ya da “bekçisi” görevi yapabilir. Basın özgürlüğü söz konusu olduğunda, ulusal makamlara tanınan takdir yetkisi demokratik bir toplumun yararı dikkate alınarak sınırlandırılır (ÉdıtıonsPlon/Fransa, Başvuru No: 58148/00, parag. 44; BladetTromsøAndStensaas/Norveç, Başvuru No: 21980/93, parag. 59).
    28. Burada şu hususun da ifade edilmesi gerekir ki, Sözleşme’nin 10. maddesi sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de korur (Oberschlick/Avusturya, Başvuru No: 20834/92, parag. 57). AİHM’nin yerleşik içtihadına göre; gazetecilik özgürlüğü ve mesleği, belirli ölçüde abartma, hatta kışkırtma unsurunu da içerir (PragerAndOberschlick/Avusturya, Başvuru No: 15974/90, parag. 38).
    29. Basının başkalarının itibarını korumak gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur, halkın da bunları edinme hakkı da vardır (Sunday Times/Birleşik Krallık, parag. 30, başvuru no: 6538/74, 26.04.1979, parag. 30).
    30. Basın özgürlüğünün iç hukukumuzda nasıl yer aldığı konusuna gelince;
    Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi basın özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.
    31. 5187 sayılı Kanun’un 3. maddesinde;
    “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
    Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.” hükmü yer almaktadır.
    32. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere; basın özgürlüğü, kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar.
    33. Bunun gereği olarak basın; haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir. Eş söyleyişle denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama, basının doğal görevleridir.
    34. Basın özgürlüğü ile bağlantılı kavramlar olarak; Anayasa’da düşünce ve kanaat hürriyeti (m. 25), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m. 26) ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Demokratik yaşamın gelişmesinde, ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşmasında, sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli bir fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan uzaktır.
    35. Doğaldır ki basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın, yaptığı yayınlarda gerek Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” bölümünde yer alan ve gerekse de TMK"nın 24 ve 25. maddelerinde ve ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan, kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır.
    36. Bu cümleden olarak basın, belirli bir kişinin fikrini tartışmak zorunda kaldığı durumlarda bile, objektif bilgi vermekle ve eleştirmekle yetinmeli, olayları tahrif etmek veya kuşkuları yaymak gibi hukukun izin vermeyeceği yollara başvurmamalıdır. Özellikle de hakaret niteliğinde ya da yersiz, onur kırıcı söz ve deyimlerin kullanılmasından kaçınmalıdır.
    37. Basının kamu görevi yapmasında göz önünde tutulan amaç ile kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, yayının hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Objektiflikten ayrılmak, haber sınırını aşmak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunmak, gerçek dışı haber vermek, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanmak, dürüstlük kurallarına aykırı davranmak, kişisel nedenlerle salt sansasyon için yayın yapmak hukuka aykırıdır.
    38. Bu açıklamalardan sonra, denilebilir ki; basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için yayının gerçeğe uygun olması, gerçeğe uygun yayının haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bir yayının hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi ancak açıklanan bütün bu koşulların birlikte varlığı hâlinde mümkündür. Yapılan bir yayın bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2019 tarihli ve 2017/4-1414 E., 2019/464 K.; 10.12.2019 tarihli ve 2017/4-1833 E., 2019/1333 K., sayılı kararları).
    39. Önemle vurgulanmalıdır ki, yayınlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda manevi tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan hukuka aykırılık gerçekleşmeyeceğinden basının sorumluluğu da söz konusu olamaz.
    40. Basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırma, inceleme ve olayları o anda belirlenen biçimi ile değerlendirme, yayma ve yayınlama yetki ve sorumluluğuna sahip olmakla birlikte, haberin verilişi sırasında özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
    41. Haberde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapıldığı, haberin içeriğine uygun düşmeyen, tahrik edici, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, güveni zedeleyici bir üslubun kullanıldığı durumlarda, özle biçim arasındaki denge bozulmuş sayılır. Bu da hukuka aykırılığın varlığını kabule imkân sağlar.
    42. Anılan yetki ve sorumluluklar nedeniyledir ki, basının yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
    43. Yine, basının manevi tazminat sorumluluğunun doğması BK’nın 49. (TBK 58) maddesindeki koşulların gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.
    44. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında dava konusu haber incelendiğinde; haberde “Yurtta Tecavüz Skandalı” başlığı ve içeriğinde “Aksaray, yetiştirme yurdunda tecavüz skandalı ile sarsıldı...D.C."nin SHÇEK"e bağlı yetiştirme yurdunda kaldığı öğrenildi...” biçimindeki ibareler kullanılmıştır.
    45. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının suça sürüklenen çocuklara Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerinde; cinsel istismara uğrayan çocuklara ise Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezlerinde hizmet vermekte olduğu, haberde adının baş harflerine yer verilen D.C.’nin 08.09.2009 tarihinde Aksaray İl Emniyet Müdürlüğü aracılığı ile çocuk yuvasında koruma altına alındığı ve uyum sağlayamaması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile 11.09.2009 tarihinde annesine teslim edildiği, 16.11.2009 tarihinde tekrar davacı kuruluşa geldiği ve koruma altına alındığı, 19.11.2009 tarihinde tekrar ailesine teslim edildiği ve Aksaray 2. Aile Mahkemesince de çocuğun ailesine teslim edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    46. Bu durumda; Aksaray’da davacı Kuruma ait kız yetiştirme yurdu bulunmadığı hâlde haberde yer alan D.C.’nin yetiştirme yurdunda kaldığı hususu ile tecavüz skandalının bu yurtta gerçekleştirildiğinin belirtilmesi gerçek dışıdır. Ayrıca, söz konusu soruşturmada yaşı küçük çocuk sayısı beş olmasına ve D.C. reşit olmasına rağmen, haberde yaşı küçük çocuk sayısının altı olduğundan ve D.C.’nin de bunlar arasında olduğundan bahsedilmekte olup, gerçek dışı bu hususlara da yer verilerek kamuoyunda davacı Kuruma karşı duyulan güvenin sarsılmasına yol açıldığı açıktır. Bir başka ifadeyle, dava konusu haber gerçek olmadığı gibi görünür gerçeğe de uygun değildir. Bu nedenle, yayının hukuka aykırı olduğunun ve davacının kişilik haklarının zedelendiğinin kabulü gerekir.
    47. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    48. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 01.04.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi