12. Ceza Dairesi 2014/17818 E. , 2015/4502 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Hüküm : 3.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
Davacı vekilinin 05.09.2013 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklandığını, yapılan yargılamada makul sürede hakim karşısına çıkartılmadığını belirterek CMK’nın 141/1-d maddesi gereğince manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Davacı vekili 05.09.2013 tarihli dilekçesi ile davacının kanuna uygun olarak tutuklandığı halde makul sürede yargılama mercii önüne çıkarılmadığı, serbest bırakılmadığı ve hakkında karar verilmediği nedeni ile 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, yapılan inceleme sonunda mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup,
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, incelenen dosya kapsamına göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Davacının 14.04.2012 tarihinde gözaltına alınıp, 16.04.2012 tarihinde tutuklandığı, hakkında 12.04.2013 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, 24.04.2013 tarihli tensiple birlikte tutukluluğun devamına karar verildiği, 22.08.2013 tarihinde savunmasının alındığı, 5271 sayılı CMK’nın 141/1-d maddesi gereğince makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılıp çıkarılmadığının ve dolayısıyla manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi bakımından, öncelikle tazminat istemine konu olan soruşturma dosyasında iddianame, davacı ile ilgili tutanak ve belgeler getirtilip incelenerek soruşturmanın uzun sürmesinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının tespiti gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.03.2015 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz.
Şöyle ki:
Sanık 16.04.2012 tarihinde tutuklanmış ve bir yıl sonra 12.04.2013 tarihinde hakkında kamu davası açılmış olup halen de tutuklu olarak yargılaması devam etmektedir. Sanıkla beraber hakkında dava açılan kişi sayısı yedi olup atılı suçlar "Silahlı terör örgütüne üye olma, Mala zarar verme, Tehdit ve Kamu görevlisine direnme"dir. Davacı hakkındaki suçlardan tutuklanmasından yaklaşık 16 ay sonra yargılandığı mahkeme huzuruna çıkarılması nedeniyle 5.000 lira manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Üzerine atılı suçlardan tutuklanan davacının tutuklamaya sevk tarihi itibariyle deliller toplanmış olup en kısa sürede hakkında kamu davasının açılması gerekirdi. Sayın çoğunluğun bozma kararında belirttiği hususların araştırılmasına gerek yoktur. Bu araştırmaların yapılması devam eden bir davayı aynı derecede başka bir mahkemeye kontrol ettirmek olur ki bu da beraberinde başka sakıncalar doğuracaktır.
Kanunda tutuklama kararından sonra iddianamenin hangi sürede düzenlenmesi gerektiğine dair bir düzenleme getirilmemiş olup bu durum soruşturma evresinin kovuşturma evresi kadar sıkı kurallara bağlanmaması ve soruşturma evresinin dağınıklığının bir sonucu olabilir. Bununla beraber kabul edilebilir makul bir sürede kamu davasının açılması gerekirdi. Tutuklu şüpheliler hakkındaki kamu davasının açılmasına ilişkin bir süre öngörülmemesi yargılama sürecini de içine alan en üst toplam sürelerin (Bir yıl altı ay veya beş yıl, CMK, m.102) kullanılması sonucunu doğurmamalıdır. Eğer yargı görevini yapanların sürenin uzamasında ihmalleri varsa veya soruşturma ile ilgili gecikmeyi zorunlu ve haklı kılan haller yoksa kamu davasının bir an önce açılmaması nedeniyle sorumlular hakkında görevi kötüye kullanma ve ihmal (TCK, m.257) suçu gündeme gelebilir. Tutuklu işlerde soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılması için gerekli dikkat ve özen gösterilmesi gerekir. Bu aşamada mağdur olanların zararlarının giderilmesi hukuk devleti olmanın gereğidir.
Bilindiği gibi 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK"nın 94.maddesinde kamuoyunda yol tutuklaması olarak da adlandırılan ve yakalanan kişinin "yetkili hâkim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır" hükmü dolayısıyla aylarca hatta bir yıldan uzun bir süre kişiler esas yargılandıkları mahkemeye gönderilmeyi bekliyorlardı. Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 04.04.2012/15700-9187 ve 15.05.2012/20114-12183 tarihli kararlarından sonra uygulamada daha hassas davranılmaya başlanılmış ve 21.02.2014 tarihinde kabul edilen 6526 sayılı Kanunla CMK"nın 94.maddesinde yeni bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre: "Yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır." Bu düzenleme ile süresiz tutuklu kalma hali 24 saatle sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla Yüksek Yargının hak ihlalleri konusundaki hassasiyeti yargı ve yasama organlarının sonuç doğuran kararlar almasına neden olmaktadır. Yargı tarihinde ilk olma özelliği bulunmayan bir soruşturmada bir yıllık tutukluğun hak ihlaline sebebiyet verdiği ilke olarak kabul
edilmesi gerekir. Tazminat ödenmemesi için mazeret ve sorumlu aranmasına da gerek yoktur. Nitekim 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla CMK"nın 141/3.maddesi bu gibi uygulamalar için getirilmiş yeni bir düzenlemedir. Bir yıllık tutukluluk için talep edilen 5.000 lira manevi tazminata hükmedilmesi gerekirdi. Hükmedilen 3.000 lira sembolik bir rakamdır.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun "uzun soruşturmanın haklı nedenlere dayanıp dayanmadığının tespiti gerekir" şeklinde araştırmaya yönelik bozmasının yerinde olmadığını ve davacı vekilinin temyiz talebinin bulunmaması da nazara alınarak hükmün onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.