17. Hukuk Dairesi 2016/5995 E. , 2016/5913 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalıların sürücüsü ve işleteni olduğu aracın neden olduğu tek taraflı trafik kazasında yaya olarak bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, yaralanma sebebiyle müvekkilinin bacağına platin takıldığını ve vücudunda sabit izler kaldığını belirterek 195.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı taraf vekilleri, zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup bunun dışında fail hakkında ceza davasının açılması ya da mahkumiyet kararının verilmesi gibi herhangi bir koşul bulunmamaktadır.
Somut olayda davalı ..."in çalışır durumda bıraktığı araç hareket ederek yaya olarak bulunan davacı ..."na çarpmış ve davacı yaralanmıştır. Meydana
gelen trafik kazası neticesinde davalı ... hakkında ceza davası açılmış olup ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin 2009/799 esas sayılı dosyasında sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 89/1. maddesi gereğince mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmiştir.
Davacının yaralanmasına neden olan trafik kazası 12.05.2007 tarihinde meydana gelmiş olup dava 08.05.2013 tarihinde açılmıştır.
Bu nedenle kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 89/1. ve 66/1-e maddeleri uyarınca kazada sadece davacı yaralandığından öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan mahkemece, ceza davası kararı kesinleştikten sonra artık uzamış ceza zamanaşımının uygulanmayacağı, ceza mahkemesi kararının 14.09.2010 tarihinde kesinleştiği, öğrenme tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2011/6-640 Esas ve 2012/89 Karar sayılı ilamı bu kabule dayanak olarak gösterilmiştir. Ne var ki 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 109. maddesinde ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi halinde artık ceza zamanaşımının uygulanmayacağına ya da sürenin sona ereceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Yine söz konusu Hukuk Genel Kurulu kararının somut olaya bu aşamada uygulanması mümkün değildir. Zira söz konusu kararın konusu olan davanın özellikleri ile somut olayın özellikleri birbirinden farklıdır. Hukuk Genel Kurulu kararına konu olan olayda dava açılış tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresi dolmuş olup ceza mahkemesi kararı henüz kesinleşmemiştir. Anılan kararda ceza zamanaşımı süresi dolduktan sonra ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi halinde 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60/1. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davanın açılabileceği belirtilmiştir. Hukuk Genel Kurulu kararında “Temyize konu olayda, ceza davası derdest olduğu sürece, hukuk mahkemesinde açılmış olan tazminat davası hakkında da, zamanaşımı süresi işlemeyecek; bununla birlikte, olay tarihi dikkate alınarak, hukuk davası hakkında uygulanması gereken 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolduktan sonra, ceza mahkemesinin kararı kesinleşir ise, bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren, BK.nun 60/1.maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde tazminat davası açılabilecektir.”(HGK 22.02.2011 gün, 2011/6-640 E. ve 2012/89 K.) denilerek bu durum açıkça belirtilmiştir. Kaldı ki, söz konusu kararda ceza mahkemesi kararının ceza zamanaşımı süresi dolmadan kesinleşmesi halinde artık uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanmayaca-cağına dair herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Zaten söz konusu Hukuk Genel Kurulu kararında netice olarak ceza zamanaşımı süresi dolduktan aylar sonra açılan davanın ceza davası halen derdest olması nedeniyle zamanaşımına uğramadığı kabul edilmiştir. Eldeki somut olayda ise dava açıldığı tarih itibariyle uzamış ceza zamanaşımı süresi henüz dolmamış olup ceza mahkemesi kararı kesinleşmiştir. Bu nedenle anılan Hukuk Genel Kurulu kararının somut olaya şu aşamada uygulanması mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddine karar verilerek işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 12.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.