10. Hukuk Dairesi 2015/5931 E. , 2016/11737 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile kesilen ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ile ödenmeyen aylıkların davalı kurumdan faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eski eşiyle 10.02.2000 tarihinde boşanmasını takiben 5434 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olup da 13.02.2000 tarihinde vefat etmiş olan babası üzerinden hak sahibi sıfatıyla 10.05.2000 tarihinde davalı kuruma yaptığı yetim aylığı talebine istinaden 01.03.2000 tarihinden itibaren Kurumca bağlanan aylığın 2012 yılında kuruma gelen ihbar sonrasında tanzim edilen 09.07.2012 tarihli rapor ile 05.11.2012 tarihli Kurum işlemi ile, davacının boşandığı eski eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesi ile 01.10.2008-31.10.2012 tarihleri arasında davacıya ödenen yetim aylıklarının iadesi istemiyle 5510 Sayılı Yasanın 96’ncı maddesi kapsamında borç tahakkuku yaılması üzerine, eldeki davanın açıldığı anlaşılmakta olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada,özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin
bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşlanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli,davacının kiracı olarak kaldığı iddiası bakımından kira sözleşmesi olup olmadığı, var ise, bu kira sözleşmesinin kim tarafından imzalandığı, kira bedellerinin kim tarafından nasıl yatırıldığı araştırılmalı, 2009 yılından itibaren görev yapan anılan mahalleler muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, 26.03.2010 tarihinde düzenlenen tutanak içerikleri dikkate alınmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Diğer taraftan, uyuşmazlığın çözümü açısından özellikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Diğer bir anlatımla, yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir.
Ne var ki, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan "tutanaklar" ile ifade edilen; Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkârına konu olmayan tutanaklardır.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir.
Buna göre, özellikle, rapor veya ekli tutanaklarda imzası bulunmayanlar yönünden, söz konusu tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanması yükümünden söz etmek mümkün değildir.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, değinilen yasal düzenlemeler karşısında zorunludur.
Eldeki davada ise, dosya kapsamında, davacı hakkında 2012 yılında gelen ihbar dilekçesinin gereçekliği bakımından, davacı ile eski eşinin 01.10.2008 tarihinden sonraki nüfus ve seçim kayıtları ile medula sistemi üzerindeki adres kayıtlarının mahkemece araştırılmadığı, davacı ile eski eşinin son ikametleri belirlenerek davacının kaldığı evin eski eşe ait olup olmadığı, kalınan adresler bakımından aboneliklerin aidiyeti sorgulanmalı ve özellikle kurum denetim raporunda
ismen belirlenen fakat ayrıca beyanları alınmayan site görevlisi, site yöneticisi ve komşuların beyanlarına başvurulması ile tarafsız olabilecek nitelikteki diğer komşularında beyanlarına başvurulması, eski eşin davacının oturduğunu belirttiği ...’da tedavi olma ihtiyacının nereden kaynaklandığının araştırılması ile eski eşin ...’daki adresinde ne işle meşgul olduğu ve orada sürekli olarak kalıp kalmadığı hususunda tarafsız tanık ve kolluk araştırması yapılması ile yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ayrıntılı bir araştırma ile boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında dava değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.09.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.