18. Ceza Dairesi 2016/668 E. , 2016/9906 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1-3-a. 125/4 ve 62/1. maddeleri gereğince 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair... Asliye Ceza Mahkemesinin 02/10/2015 tarihli ve 2015/236 esas, 2015/393 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılmasına dair ... Ağır Ceza Mahkemesinin 16/11/2015 tarihli ve 2015/473 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/02/2016 gün ve 27404 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “1- Kovuşturma aşamasında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/447 talimat sayılı dosyasının 08/06/2015 tarihli duruşmasında, mağdurun sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi karşısında, mağdurun karara itiraz etme hakkı olmadığı gözetilmeksizin, itirazın usulden reddi yerine yazılı şekilde esastan kabulüne karar verilmesi nedeniyle,...Ağır Ceza Mahkemesinin 16/11/2015 tarihli ve 2015/473 değişik iş sayılı kararında,
2- Sanığın, sadece tanık ..."ın duyacağı şekilde mağdurun gıyabında hakarette bulunduğu olayda. 5237 sayılı Kanun"un 125/1. maddesinin son cümlesinde yer alan; "Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir." şeklindeki düzenleme karşısında, gıyapta hakaret suçunun "ihtilat" unsurunun uerçddeşmediği gözetilmeden, beraat yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi sebebiyle;... Asliye Ceza Mahkemesinin 02/10/2015 tarih ve 2015/236 esas, 2015/393 sayılı kararında, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1- Mercii kararının değerlendirilmesinde:
CMK"nın 237. maddesinde: (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
2- Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.” hükmü,
242/1. maddesinde: “Katılan, Cumhuriyet Savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir.” hükmü, 260/1. maddesinde ise: “Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.” hükmü düzenlenmiştir.
İncelenen dosya da, hakaret suçunun mağduru olan sağlık personeli doktorun sanıktan şikayetçi olmadığı, buna rağmen mağdura hukuki destek için görevlendirilen Sağlık Bakanlığı vekilinin katılma talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından bu talebin “mağdurun şikayetçi olmaması” nedeniyle reddedildiği ve sanık hakkında mağdur doktora yönelik hakaret suçundan mahkumiyet kararı verilip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, mağdur yanında duruşmaya giren Sağlık Bakanlığı vekilinin karara itirazda bulunduğu, itirazı inceleyen mercii...Ağır Ceza Mahkemesi"nin de, katılma hususunda inceleme yapmaksızın, “gıyapta hakaretin söz konusu olup ihtilat unsuru araştırılmadan mahkumiyet verilmesi” gerekçesiyle itirazı kabul ettiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca şikayetçi olmayan mağdurun davaya katılma hakkı yoktur. Mağdur, katılan sıfatını almadıysa, kendisinin ve vekilinin de kanun yollarına başvuru hakkı bulunmamaktadır. Katılma talebi reddedilen kişi CMK"nın 260. maddesine göre kanun yoluna başvurabilirse de, CMK"nın 237. maddesi uyarınca merciin öncelikle katılma talebini değerlendirmesi, sonucuna göre de itirazın ya itiraz hakkı bulunmaması nedeniyle reddine karar vermesi, yahut katılmaya karar verip itiraz konusu hakkında bir karar vermesi gerekir. Dolayısıyla mercii ...Ağır Ceza Mahkemesi"nin bu hususlara riayet etmeksizin doğrudan itiraz konusu hakkında karar vermesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
2- Mahkeme kararının değerlendirilmesinde ise:
5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “ Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Hakaret suçu mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde gıyapta hakaret suçu oluşmaktadır. Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için, failin mağdur dışında toplu veya dağınık en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Suçun faili ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. İhtilat kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, üç veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek, SMS veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, failin sözleri en az üç kişinin duyabileceği bir ortamda ve şekilde söylemesi yeterli olmayıp, muhatapların bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın, babasının rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gittiği, mağdur doktorla tartıştıktan sonra mağdurun gıyabında, tanık ..."ın duyacağı şekilde mağdurla ilgili olarak “gerizekalı, hayvan” şeklinde sözler sarf ettiği ve mahkemenin bu sözlerin alenen söylenmesi nedeniyle suçun sabit olduğu gerekçesiyle mahkumiyet kararı verdiği anlaşılmaktadır.
Sanığın kullandığı bu sözler dışında hakaret suçunu oluşturacak söz ve davranışının bulunmaması ile bu sözlere tanık... dışında başkaca kişilerin de vakıf olup olmadığının anlaşılamaması karşısında, ihtilat unsurunun ne şekilde gerçekleştiği açıklanıp tartışılmadan, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-...Ağır Ceza Mahkemesinin 16/11/2015 tarihli ve 2015/473 değişik iş sayılı kararının ve.... Asliye Ceza Mahkemesinin 02/10/2015 tarih ve 2015/236 esas, 2015/393 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 09.05.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.